Önceki savaştan farklı olarak, bir terör örgütüne karşı değil, etrafımızda bir “ateş çemberi” yaratmayı kısmen başarmış olan İran İmparatorluğuna karşı varoluşsal bir zorlu mücadele verdiğimizi anlamalıyız.
6.07.2024
20.06.2024
12.06.2024
8.06.2024
6.06.2024
31.05.2024
İran İslam Cumhuriyeti Meclisi üyesi Dr. Ahmed Behşayiş Ardestani, Roydad 24 haber kanalına verdiği 10 Mayıs 2024 tarihli röportajda “İran'ın nükleer silah elde ettiğini ancak bu aşamada bunu açıklamadığını” iddia etti.
Tahran Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Fuad İzedi, İran’da yayın yapan Ufuk TV’deki bir programda, İran’ın Lübnan Hizbullahı tecrübesini ABD sınırları içerisinde tekrar ettirebileceğini söyledi. Fuad İzedi şu ifadeleri kullandı:
General Raşid, “Hamas'ın 30,000'den fazla savaşçısı var. 10,000 Hizbullah savaşçısının desteklediği 10,000 Hamas savaşçısının ve Batı Şeria'dan 2,000-3,000 savaşçının İsrail rejimine karşı bir operasyon başlatması halinde neler olacağını tasavvur edebiliriz” dedi.
Ne yazık ki burada bazıları akıl ile kalbi birbirine karşı konumlandırıyor. Bunlar arasında bir tekabül varmış gibi konuşmamak gerekir. Akıl hiçbir zaman kalbin karşısında yer almaz. Kalp –ki aşkın merkezi de kalptir– akla renk katar ve onu süsler. Akıl da kalbe nizam verir. Akıl ve kalp aslında tek bir şey olup, birbirleriyle işbirliği içindedirler.
Jean-Paul Sartre, Francis Jeanson ve Frantz Fanon gibi önde gelen Fransız filozoflar Cezayir'in bağımsızlık davasının yanında yer alıp FLN'yi desteklerken, Cezayirli Yahudi filozof Jacques Derrida sömürgecilerin yanında yer alıp Cezayir'in bağımsızlık arayışına karşı çıkarak karşıt bir duruş sergiledi.
Bu rejimlerin korktukları tek şey ve dolayısıyla yenilebilecekleri tek yol gerçek devrimci faaliyettir. Bu tür devrimci pratikler bölgedeki ve dünyadaki kitleleri uyandıracaktır. Bu koşullar gerçekleştiğinde, gerici tiranların ve Siyonist rejimin kaderi mühürlenecek ve zafer kaçınılmaz hale gelecektir.