Yemen ve Husilerin Son Durumu

Yemen ve Husilerin Son Durumu
Husilerin küçük bir dini gruptan günden güne güçlenen bir örgüte nasıl dönüştüğü, şimdiye kadar açıklık kazanmadı. Son gerilimlerin daha önce hiç görülmemiş bir senaryo sonucunu vermesi muhtemel: bu, yedinci bir çatışma aşaması veya Husi güçlerinin iktidarını genişletmesi olabilir.

Yemen'de birlik çabalarının arasında, Husiler hassas bir konu olarak kalmaya devam ediyor

 

Farea el Müslimi 

 

Al-monitor.com

 

5 Haziran 2013 günü, kuzey Yemen'deki Saada eyaletindeki sahne dudak uçuklatıcıydı. Husi isyancı grubunun kurucusu Hüseyin Bedreddin el-Husi'nin cenazesi, büyük bir olaydı. “Şehid komutan” olarak nitelendirilen liderin fotoğrafları açıldı ve kalabalıklar coşkulu bir şekilde “Allahu Ekber”, “Amerika'ya ölüm”, “İsrail'e ölüm”, “Kahrolsun Yahudiler” ve “Zafer İslam'ın” sloganlarını attı.

 

Ulusal bayrak ise hiçbir yerde yoktu ve askeri üniformalara benzer kıyafetler giyen muhafızlar, Husi'nin naaşını omuzlarında saygıyla taşıyordu. Bu sırada diğer muhafızlar, hareketin sloganı olan güvenliği sağlamak için arabalarla sokaklarda devriye geziyordu. Tören sırasında onur muhafızı sahne aldı ve yeni lidere, Hüseyin'in kardeşi Abdülmalik'e sadakat yemini etti. Muhafızların komutanı, yüzbinlerce kişinin önünde Abdülmalik'ten “efendim” diye söz etti

 

Bu defin töreni, akıllara benzer bir sahneyi getiriyordu: Güney Lübnan'da Hizbullah'ın düzenlediği törenler. Bu cenaze, Husilerin Hizbullah'ınkine benzer bir model oluşturma çabası gibi görünüyordu.

 

Dahası, Husi isyancı grubunun kurucusunun öldürüldükten dokuz yıl sonra yeniden defnedilmesi töreni, bir Husi devletinin doğuşunun habercisiydi ve böyle bir devletin gerçekleşmesi halinde Yemen'de meydana gelecek muhtemel bir mezhep çatışması dalgasının da işaretiydi.

 

Binyılın eşiğinde yüzbinlerce kişinin desteklediği dini ve siyasi bir projenin lideri olmadan önce Hüseyin Husi, Genel Halk Kongresi partisinden sıradan bir milletvekili olarak, 1990'ların başında bu kadar büyük bir cenaze beklemezdi.

 

Husi, hareketinin Yemen devletine karşı yürüttüğü savaşın ilk aşamasının sonunda öldürülmüştü. O tarihte birkaç bin kişi kendisini gizlice destekliyordu ve Yemen-Suudi sınırının bitişiğindeki memleketi olan Saada eyaletinin sakinleri bile ona olan desteğini açıkça ilan etmekten korkuyordu. Bu noktaya kadar altı çatışma aşaması yaşandı ve bunlardan sonuncusu resmen Saada eyaletini de içine aldı.

 

Ölümünden dokuz yıl sonra Husi'nin fotoğraflarını Sana sokaklarındaki billboard'larda görmek mümkün. Yıllar içinde sayıları artan destekçileri, “şehit komutan” Husi'ye bağlılıklarını açıkça ifade ediyorlar. Hatta şu anda Husilerin yıldızı, örgütsel düzeyde Yemenli siyasi partilerden daha fazla parlıyor.

 

Yemen'deki Husi hareketi, çevresini ve ilişkilerini etkileyen radikal bir değişim geçirdi. Bu, hareketin, ortaya çıkmasından yıllar önce Arap Baharı'nın sonuçlarından yararlanabilmesi için bir ilk başlangıç işlevi gördü.

 

Husi, Şii Zeydi mezhebinden bir aileden geliyordu. Yemen'deki Zeydilerin dini temsiline hayli yakın bir oluşum olan El Hak Partisi'nin eski bir üyesiydi. Ancak parti, Husi'nin milletvekili olma tutkularına kadar yaşamadı. Onun zamanı, tutkularına yanıt vermesi muhtemel olmayan zayıf bir partinin içinde kalamayacak kadar değerli görünüyordu.  .

 

Husi bundan sonra Genel Halk Kongresi'ne katıldı ve ertesi yıl savaşa neden olacak 1993 seçimlerinde parlamentoda bir sandalye kazandı. O tarihte, Hüseyin'in babası Bedreddin el Husi, Ali Salim el-Beyz'i destekliyordu. Bunun sonucunda ordu Saada'daki evini bombaladı ve o, yıllarca kalacağı Tahran'a kaçtı.

 

O tarihten itibaren Husi, zamanını saha çalışmasına adadı ve Husi hareketinin çekirdeği işlevi gören, Ensarullah (Allah'ın destekçileri) olarak da bilinen İnançlı Gençlik Hareketi'nin kuruluşunu sağladı. Husi için bir türbenin yapıldığı Mran'da, Zeydi gençliği dini eğitim aldı ve cihad kavramıyla tanıştı.  

 

Haziran 2004'te Yemenliler, devlet ve Husi arasında şiddetli çatışmalar başladığı zaman şaşkınlık yaşadı. Husi, halkın 1962'de kendisine karşı ayaklandığı İmam el-Bedr yönetimini canlandırmakla suçlandı. Genel anlamıyla söylemek gerekirse, bir din adamının destekçilerinin gözünde efsane haline gelmek için bir askeri ve siyasi mücadele tarihine ihtiyacı vardır ve Husi bakımından olan da bu oldu: Çatışmada hayatını kaybetti ve bir idole dönüştü. Gözlemcilerin öngördüğünün aksine savaş sona ermedi. Husi'nin babası hareketin başına geçerken, kardeşi Yahya kendisinin yerini almak üzere Nisan 2003'te milletvekili oldu.

 

Baba ve bir başka oğlu öldürüldü. Yahya, silahlı mücadele devam ederken, bir muhalefet figürü olarak etkili olabileceği Almanya'ya gitti.

 

Savaşın altı aşamasının (2004-2010) her biri gizemli bir şekilde sona erdi. Ne zaman ordu savaşı kendi lehine sonlandırmaya yaklaşsa, çatışmayı durduracak başkanlık kararnameleri yayınlandı. Eş zamanlı olarak Husiler, devletin becerilerinin artmasına rağmen, sayıca büyüyordu. Çatışmaların altıncı aşamasında Suudi Arabistan, Husilere karşı üçüncü bir taraf olarak müdahil oldu. Riyad onları güney sınırlarına karşı tehdit olarak görüyordu ve Husiler, Suudi Arabistan'ın bölgesel rakibinin  - İran'ın – lehine hareket etmekle suçlanıyordu.

 

O sırada eski Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih'e karşı olanlar, Husilere karşı savaşın rejim tarafından hazırlanmış bir eylem olduğunu ve amacının, iktidar dengesini Salih'in oğlunun başında olduğu Cumhuriyet Muhafızları lehinde çevirmek amacıyla, Tümgeneral Muhsin el-Ahmer'in başında olduğu birinci zırhlı tümeni tasfiye etmek olduğunu söylüyordu. Salih karşıtlarının görüşüne göre savaş, Husi hareketini ortadan kaldırmayı amaçlamıyordu. Ancak, her ne kadar her iki taraf da 2011'de Salih rejiminin devrilmesinde yer aldıysa da, bugüne kadar Ahmer Husi'lerin düşmanı olarak görülmüştür.

 

Husi meselesinin, 2007'de barışçıl bir şekilde ortaya çıkan Güney Yemen Hareketi gibi Yemen'in diğer hassas meseleleri üzerinde de etkisi oldu. Bu hareket daha sonra çok sayıda hizip ve harekete bölündü; bunların en başında gelen, hükümet ve uluslararası diplomatlar tarafından İran'ı desteklemekle ve Husilerin desteğiyle güneyin kuzeyden ayrılması çağrısı yapmakla suçlanan Beyz liderliğindeki harekettir. Yemen hükümeti, İran'dan silah getirildiği söylenen bir silah anlaşmasını ve Tahran için çalışan çoklu vatandaşlığı olan üyelerin de içinde olduğu casusluk ağlarını ortaya çıkardı.

 

2011'de Yemenliler Salih'in devrilmesi için sokaklara çıktığında, bir çıkış yolu olarak  Körfez İnisiyatifi oluşturuldu. Siyasi güçlerin çoğu, orta yolcu bir çözüm olarak inisiyatif üzerinde mutabakata vardı. Ancak Husiler bunu kabul etmedi ve Suudi Arabistan ile Amerika Birleşik Devletleri'ni devrimin önünü kesmekle suçladı. Husi hareketi mevcut ulusal diyaloğa katılsa da, destekçileri, diğer hareketler çekildikten sonra meydanlarda kaldı; bu, siyasi ve devrimci adımları bir arada atma girişimi olarak görüldü.

 

Kurucularının defin töreninin ardından Husiler, durumu yoğunlaştırmak ve diyalogdan çekilme tehdidiyle basınç oluşturarak bu şekilde, devlet başkanını 13 Haziran günü ulusal güvenlik binası önündeki gösteride öldürülen Husi üyelerini şehit olarak kabul etmeye zorlamak için güçlü varlıklarından yararlanmaya başladı.

 

Husilerin küçük bir dini gruptan günden güne güçlenen bir örgüte nasıl dönüştüğü, şimdiye kadar açıklık kazanmadı. Son gerilimlerin daha önce hiç görülmemiş bir senaryo sonucunu vermesi muhtemel: bu, yedinci bir çatışma aşaması veya Husi güçlerinin iktidarını genişletmesi olabilir.

 

Farea el-Müslimi Yemenli bir gençlik aktivisti ve serbest yazardır. Çalışmaları, The National, Foreign Policy, Assafir ve pek çok başka bölgesel ve uluslararası medya kuruluşunda yayınlanmıştır. Twitter'da takip etmek için:  @AlMuslimi

 

Çev: Selim Sezer

 

medyasafak.com