İran İslam Devrimi Molla Sadrâ felsefesinin ve fıkıhtaki Usûlî geleneğin sonucudur

İran İslam Devrimi Molla Sadrâ felsefesinin ve fıkıhtaki Usûlî geleneğin sonucudur
[Mısırlı gazateci ve yazar] Muhammed Hasaneyn Heykel, İmam Humeynî’ye "Bu devrimin zaferini kime borçlusunuz?" diye sorduğunda İmam’ın cevabı “Sadrâî felsefeye” olur.

 

 

Merhum Allâme Tabatabaî’nin öğrencilerinden ve Molla Sadrâ’nın Esfâr kitabını okutan hocalardan olan Üstad Ensari Şirazî, İmam Humeynî’nin “İslam İnkılâbı’nı iki kitap şekillendirmiştir. Sadru’l-Müteellihin Molla Sadrâ’nın Esfâru’l-Erbaa’sı ve Necefi’nin Cevâhirü’l-Kelâm’ı” dediğini naklediyor.[1]

 

İran İslam Devrimi’ni felsefede Sadrâî [dolayısıyla Ekberî] ve fıkıhta da Usûlî geleneğin takipçisi olarak nitelendiren merhum sosyolog İmad Efrûğ, bu konuda şunları söylemişti:

 

“İslam Devrimi ve Kendini Yeniden Doğurmasının Temelleri" adlı kitabımda, devrimin tarihine ilişkin iki doğru rivayeti delil gösterdim. [Mısırlı gazateci ve yazar] Muhammed Hasaneyn Heykel, İmam Humeynî’ye "Bu devrimin zaferini kime borçlusunuz?" diye sorduğunda İmam’ın cevabı “Sadrâî felsefeye” olur. Diğeri ise İmam Humeyni'nin Mihail Gorbaçov'a yolladığı mesajıdır. İmam Humeynî bu mektubunda Gorbaçov'a Molla Sadrâ ve Muhyiddin İbn Arabî'nin kitaplarını okumasını tavsiye ediyor. İlginçtir ki İmam'ın (Allah ona rahmet etsin) bu mesajını taşıyan elçisi de gene Sadrâî bir filozof olan Ayetullah Cevadî Âmulî'ydi. Öte yandan Molla Sadrâ felsefesinde de donup kalmamak gerekir. Bu felsefe doğası gereği donuklaşıp katılaşmaya karşıdır. İmam Humeynî de Sadrâî felsefeyi bazı noktalardan eleştirmiştir.

 

Rahmetli İmad Efrûğ başka bir yerde de, İmam Humeynî’nin devrimci hareketiyle, Molla Sadrâ’nın Esfâru Erbaa [Dört Sefer] kitabında anlattığı sonuncu irfâni yolculuk arasında paralellik kurmuştu:

 

"Molla Sadra'nın bakış açısına göre, rabbanî ârif, filozof ve hekim, dördüncü ve son yolculuğunda halkın arasına döner. Toplumu bir görev duygusuyla hidayet ve ıslah etmeyi amaçlar. Bu yolculukla ilgili konuları okuduğumuzda, İmam Humeynî’nin (Allah ona rahmet etsin) bunu önüne koyduğu ve uyguladığı anlaşılıyor. Onun misyonu toplumu düzeltmektir. Dolayısıyla siyaset, sosyologların öne sürdüğü gibi yalnızca güç kullanmak anlamına gelmez. Aksine, hidayet ve ıslah anlamına gelir. Bu ıslahın, ârifin seyrü sülukunun bir parçası olması ilginçtir; yani, bu olmazsa, ârifin irfanı da kâmil olmayacaktır. Birey ile toplum arasındaki bağlantının Molla Sadra ve İmam'ın düşüncesinde yansıdığı yer burasıdır; yani, İmam, insanları ıslah etmekle aslında kendi ârifane sülukunu sürdürmekteydi."[2]

 

 

Çeviri: Medya Şafak

 



[1] 12 Şubat 2006'da Siyaset Bilimi ve Düşünce Enstitüsü'nde düzenlenen "Çağdaş Dönemlerde Hikmet-i Müteâliye ve Siyaset Felsefesi" Konferansı'nda konuşan Hüccetülislam Hamid Parsâniyâ'dan alıntılanmıştır.

[2] İmad Efrûğ, “İnkılâbı Sadrâyî”, Paygâh-i Havza, 217. Sayı.