Rusya NATO karşısında: Ekonomik savaş meydanı

Rusya NATO karşısında: Ekonomik savaş meydanı
NATO-Rusya ekonomik savaşının muhtemelen on yıl veya daha uzun süreceği belirtilmelidir. Vladimir Putin başkan olarak görevden alınsa bile, NATO güçleri her şeyi unutup yoluna devam etmeyecek. Rusya'nın şu anda Ukrayna'da yaptığı gibi NATO'ya meydan okuma yeteneğine hiçbir zaman erişememesi için daha geniş bir strateji, büyük olasılıkla uzun yıllar yürürlükte kalacaktır. Putin ayrılsa bile, halefinin ve etrafındakilerin eşit derecede Batı karşıtı olması muhtemeldir.

 

 

Crescent International

 

 

Ekonominin sıklıkla, düzenli olarak doğru hesaplamaların yapıldığı ve az çok kesin tahminlere izin veren mutlak bir bilim olduğu varsayılsa da, bu anlayış çok naiftir. İş ve ekonomi dünyası yalnızca sayılardan ibaret değildir; para harcama ve tüketim alışkanlıkları genellikle mantıksız ve öngörülemez olan insanlar tarafından gerçekleştirilen işlemleri içerir. Bu durum özellikle krizler sırasında keskinleşir.

 

NATO'nun Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline verdiği yanıtın ekonomik yönü de “iş siyasetten ayrıdır” kavramının bir yanılsama olduğunu gösterdi. Batılı devlet kurumları, siyasi ve jeopolitik hedeflere ulaşmak için müdahaleci ekonomi/işletme politikalarını gizlemediler. Fast food satış noktalarından endüstriyel şirketlere kadar, işletmeler hızla Batı’nın siyasi çizgisine ayak uydurmaya başladılar.

 

Yukarıdaki gerçekleri akılda tutarak, medyatik yutturmacalar tarafından yaratılan gerçekçi olmayan çıkarımlardan kaçınılabilir. Bununla birlikte, Rusya'nın işgalinin ekonomik yansımalarını tam olarak tahmin etmek için henüz çok erken de olabilir.

 

NATO'nun stratejisi bellidir. Rusya'daki ekonomik döngüyü bozmayı, uluslararası ticareti zorlaştırmayı ve Moskova'nın Batı yaptırımlarını atlatması için önemli lojistik engeller yaratmayı amaçlıyor. Listelenen bu hedefler, Batılı güçlerin Küba, Venezuela ve İslami İran'a karşı kullandıklarından çok farklı değiller. Her üç durumda da, hedeflenen devletler yaptırımlarla yaşamayı başardı. İran örneğinde, ülke bunların üstesinden gelmeyi bile öğrendi.

 

NATO güçleri umutlarını öncelikle Rusya'daki önemli bir iç istikrarsızlığa bağlamaktadır. Rusya'yı izole ederek ve Rus vatandaşları için hayatı zorlaştırarak Vladimir Putin'in hükümetinin devrileceğini veya en azından önemli ölçüde istikrarsızlaştırılacağını umuyorlar. Amaç, Kremlin'in Batı’ya meydan okuma yeteneğini azaltmak.

 

Birçok önde gelen Rus iktisatçı, Batı yaptırımlarının Rusya'ya ekonomik olarak önemli ölçüde zarar vereceği konusunda hemfikir olsa da, bazıları, hemen üstesinden gelmeyi başaramasalar bile, ülkenin onlarla birlikte yaşamayı öğreneceğini tahmin ediyor.

 

Öte yandan Rusya, birçok Batılı işletme ve endüstri ile oldukça iç içe olduğundan, ekonomik izolasyonu Batı ekonomileri üzerinde de olumsuz bir etki yaratacaktır. Rusya'nın yetersiz propaganda mekanizmaları ve NATO'nun enformasyon savaşına hâkimiyeti yüzünden çoğu insan bu gerçeği görmüyor.

 

Rusya, geniş kaynaklara sahip devasa bir ülkedir. Doğru, yozlaşmış ve yanlış yönetiliyor, ancak dünyanın en büyük ülkesine yönelik ekonomik savaşın Batı ekonomileri üzerinde çok az etkisi olacağını varsaymak basit ve yanıltıcı olur.

 

Rusya ve NATO arasındaki geniş kapsamlı ekonomik savaşı daha iyi anlamak için Batı ekonomilerinin etkileneceği noktalardan bazılarını listelemek önemlidir.

 

. Günlük Toronto gazetesi Globe and Mail'de yayınlanan bir makalede şöyle deniyor: “San Diego merkezli Pazar araştırma şirketi Techcet’e göre, ABD’de çip yapımında kullanılan lazerler için kritik olan yarı iletken sınıfı neonunun yüzde 90'ı Rusya'dan geliyor ve bunun yüzde 60'ı Ukrayna’daki bir şirket tarafından saflaştırılıyor.”

 

. Rusya'nın Batılı havayolları için hava sahasını kapatması, yakıt ve seyahat maliyetlerini artırıyor.

 

. Green Wire'a göre, "Rusya, ABD reaktörlerine güç sağlamak için kullanılan düşük düzeyde zenginleştirilmiş uranyumun yüzde 20'sini sağlıyor ve dünya pazarındaki uranyum yakıtının lider tedarikçisi."

 

. Asia Times'ta belirtildiği gibi, “Rusya, mahsullerin büyümesine yardımcı olmak için toprağa eklenen kimyasalların ve minerallerin dünyadaki üretiminin %13'ünü oluşturan en büyük gübre ihracatçılarından biridir. Rusya'nın son hamleleri, Kremlin'in bu gerçeği silah olarak kullanmaya hazır olduğunu gösteriyor.”

 

. New York Times’ın yazdığına göre “Fransa’nın CAC 40 borsasında işlem gören en büyük 40 şirketinden 35'inin, Moskova sokaklarındaki Auchan süpermarketlerinden Fransız enerji devi TotalEnergies'in Yamal Yarımadası’ndaki sıvılaştırılmış doğal gaz operasyonlarına kadar uzayan önemli Rus yatırımları var.”

 

Bu temel veriler, Rusya'ya yönelik ekonomik yaptırımların Batı ekonomilerine de zarar vereceğini gösteriyor. Ekonominin kesin bir bilim olmadığı akılda tutulduğunda, bu zararın varsayılandan daha yüksek olması mümkündür denebilir.

 

İşlemsel yönlerin yanı sıra, Batılı ekonomilerin karşılaşacağı istenmeyen ve uzun vadeli kilit ekonomik darbe, ekonomik-ticari taahhüt ve ilkelerine olan güvenin sarsılması olacaktır. Örneğin, Batılı rejimler, Rusya Merkez Bankası'nın varlıklarını dondurarak ve özel şirketlere siyasi bir duruş sergilemeleri için baskı yaparak, kapitalizmin ve serbest ticaretin kutsal temellerinin sınırsız olmadığını gösterdiler. Serbest ticaretin sözde temel ilkeleri, stratejik siyasi çıkarlar söz konusu olduğunda ihlal edilebilir ve ileride de ihlal edilecektir.

 

Rus hükümetinin kendisini Batılı mali ve ekonomik mekanizmalara bu kadar fazla maruz bırakmışken aynı zamanda Batılı küresel düzene jeopolitik düzeyde meydan okumayı hedeflemesinin dar görüşlülük olduğu söylenebilir. Bu geçerli olmakla birlikte, NATO rejimleriyle kırılgan siyasi ilişkileri olan diğer ekonomiler de artık Batı’yla stratejik ekonomik bağlar kurmadan önce iki kez düşünecekler. Bugünün siyasi müttefiklerinin yarının düşmanları olmayacağını kim garanti edebilir?

 

Görünüşe göre başkaları zaten Rusya'nın acı deneyiminden ders almakla meşgul ve Batılı ekonomik mekanizmalardan uzaklaşıyorlar. Batı’nın ekonomi politikalarını ve hamlelerini geniş bir çerçevede özetledikten sonra, Rusya'nın olası manevralarını inceleyelim.

 

Bunlar üç aşamada analiz edilecektir: yaptırımların devasa olumsuz etkisini sınırlamaya yönelik kısa vadeli tepki ve ülke içindeki ekonomik döngünün Sovyet tarzı bir komuta ekonomisine geri dönmemesini sağlama amaçlı orta vadeli politikalar. Son olarak, uzun vadeli strateji, Rusya'nın izolasyondan kurtulmasını ve Batı’nın ekonomik mekanizmalarına asgari düzeyde hedef olacak bir şekilde işleyen bir serbest piyasa sistemi kurmasını sağlamayı içerecektir.

 

Rusya'nın Batı yaptırımlarına cevabının en zorlu ve muhtemelen en sorunlu aşaması başlangıç ​​aşaması olacak. Şu anda Rusya, gelişigüzel ekonomik politikalar uygulamaya odaklanan reaktif bir modda. Bu aşamada doğal olarak deneme yanılma sorunları yaşanacaktır. Bu durum, yalnızca Moskova'nın bu ölçekteki Batılı yaptırımlara hazırlıklı olmaması yüzünden böyle değil. Rusya’nın ayrıca, yeterli yanıt politikalarını oluşturmak amacıyla yaptırımların spesifik etkisini gözlemlemek ve analiz etmek için zamana ihtiyacı var.

 

Henüz başlangıç olan ilk aşamada, Rusya'nın ekonomik tepkisi büyük olasılıkla devlet müdahalesine odaklanacak. Başarısı, devletin ekonomik aktörlerinin ve özel sektörün ne kadar iyi işbirliği yaptığına bağlı olacaktır. Hükümetin makul politikalar ortaya koyması durumunda, en azından bazı iş adamlarının işbirliği yapmaya ve ekonomiye yardım etmeye istekli olduğuna dair bazı ipuçları var.

 

Birinci aşamanın önündeki en büyük engel, Rusya'daki yolsuzluk düzeyi olacaktır. Yolsuzluğu azaltmayı amaçlayan politikalar, yönetici seçkinler için iki ucu keskin bir kılıç olabilir. Çok sayıda oldukları bilinen yozlaşmış yetkililerin peşine düşmek, iç siyasi ve ekonomik gerilimleri tetikleyebilir.

 

İkinci aşama, muhtemelen Rus özel sektörünün bir tür yaptırımdan kaçmaya girişmesi için gerekli ortamın kolaylaştırılmasına odaklanacak. Bu aşama, büyük ölçüde Moskova'nın Orta Asya ve Kafkasya'daki jeopolitik nüfuzuna bağlı olacaktır.

 

2000 yılında kurulan Avrasya Ekonomik Birliği'nin (EAEU) gümrük dışı mekanizmalarını kullanan Moskova, eski bölge ülkelerinde ithalat ve ihracat amaçlı paravan şirketler kuracak. NATO rejimleri Orta Asya ve Azerbaycan'daki egemen otokratlara, Rusya'nın yaptırımlardan kaçınmak için topraklarını kullandırmaması için baskı yapmaya çalışacağından, bu otomatik olarak jeopolitik gerilimleri tetikleyecektir.

 

Bu otokratların yağmalanan servetlerinin çoğunun Batı başkentlerinde saklandığı göz önüne alındığında, NATO rejimlerinin önemli bir avantajı var denebilir. Ancak Orta Asya ve Azerbaycan'daki rejimler, Rusya'dan yüz çevirirlerse Moskova'nın gazabını çekeceklerinin farkındalar. Böyle bir gelişme onların egemenliğini sona erdirebilir.

 

Rus hükümeti ikinci aşamaya başarılı bir şekilde varırsa, büyük olasılıkla krizi atlatacaktır. NATO ile ekonomik savaşın bu aşamasında, Sovyet sonrası bölgelerdeki rejimlerden bir miktar yardım alacak.

 

Orta Asya ve Kafkasya'daki kleptokrat rejimler, yalnızca Moskova'nın hoşnutsuzluğunu önlemek için değil, aynı zamanda Rusya'ya yabancı ürünler getirerek ortaya çıkan gri ve kara pazarlardan kâr etmek için, Rus yaptırımlarından kaçınma taktikleriyle birlikte top oynamaya teşvik edilecekler.

 

Rusya'nın NATO ile ekonomik savaşının üçüncü aşaması, yatırım çekmeye ve gelişmekte olan dünya ülkeleri ve kuruluşlarla ticaret yapmaya yönelik olacak. Bu aşama Malezya, İran, Türkiye, BAE ve Güney Afrika gibi ülkelerin ticari kuruluşlarına fayda sağlayabilir. Batılı yerleşik ticari kuruluşların Rus iş dünyasından silineceği bir ortamda, gelişmekte olan ekonomilerdeki şirketlerin Rusya'da büyüme ve kârlarını artırma şansı daha yüksek olacaktır.

 

NATO-Rusya ekonomik savaşının muhtemelen on yıl veya daha uzun süreceği belirtilmelidir.

 

Vladimir Putin başkan olarak görevden alınsa bile, NATO güçleri her şeyi unutup yoluna devam etmeyecek. Rusya'nın şu anda Ukrayna'da yaptığı gibi NATO'ya meydan okuma yeteneğine hiçbir zaman erişememesi için daha geniş bir strateji, büyük olasılıkla uzun yıllar yürürlükte kalacaktır. Putin ayrılsa bile, halefinin ve etrafındakilerin eşit derecede Batı karşıtı olması muhtemeldir.

 

Rusya-NATO ekonomik savaşında, Rusya ve Orta Asya'da akıllı yatırımlar yapan gelişmekte olan ekonomiler muhtemelen en büyük faydayı görecekler.

 

Unutulmamalıdır ki Rusya'ya yönelik yaptırımların Birleşmiş Milletler onayı yoktur. Bunlar münferit ulus devletler tarafından tek taraflı olarak dayatılıyor. Dolayısıyla gelişmekte olan ülkeler, Rusya ve kâr peşindeki Batılı şirketler için önemli bir manevra alanı bulunmaktadır. Bu nedenle, ekonomik savaş alanı değişken ve oldukça öngörülemez kalacaktır.

 

 

Çeviri: Medya Şafak