Nasır Kandil: Ukrayna Savaşı 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki en önemli savaş

Nasır Kandil: Ukrayna Savaşı 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki en önemli savaş
Bu nedenle, Üçüncü Dünya Savaşı'nın ikinci bölümüyle karşı karşıyayız. Suriye bunun ilk bölümü idiyse, Ukrayna da ikinci bölümdür. İlk bölüm sona erdi - eğer uluslararası bağlamda konuşuyorsak – ve Rusya için açık bir zaferle bitti. Şimdi ikinci bölümdeyiz.

 

 

Nasır Kandil

 

 

Middle East Observer

 

 

Kaynak: Nasser Qandil (YouTube)

 

7 Mart, 2022

 

 

Ukrayna savaşıyla ilgili birkaç noktadan bahsetmek istiyorum, çünkü biz - her zaman olduğu gibi - izleyicilerimizin anlayış, farkındalık ve algılarını derinleştirmeyi ve pekiştirmeyi hedefliyoruz, kendi fikirlerimizi dayatmayı değil.

 

Değerli izleyicilerim, sizlerle birlikte pekiştirmek istediğim ilk sonuç, bu savaşın II. Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük savaş olduğudur. Bu sonuca varmadan önce tarihi iyice inceledim; Kore ve Vietnam savaşlarına, Irak'ın ve Afganistan'ın işgallerine, İsrail'in 1967'den beri bölgemizde girdiği savaşlara baktım. Araplar olarak İsrail'e karşı savaştığımız Ekim Savaşı ve İsrail'in Lübnan'ı işgali de buna dâhildir. Bütün bunun sonucunda, sözlerimin sorumluluğunu da üstlenerek bunun II. Dünya Savaşı'ndan sonraki, dünyanın en büyük çatışması olduğunu güvenle söyleyebiliyorum. Ve nedenini açıklayacağım.

 

Birinci nokta, bu savaşın başlatıcısının Rusya olması ve diğer tüm savaşlarda ise Rusya’nın ortak faktörlerinden biri olduğudur. Biz bir savaşa tanık olmadık; Ekim Savaşı ya da Amerikan hegemonya projesine, bunun uzantılarına ve ittifaklarına karşı inisiyatif alan kuvvetler tarafından yürütülen sınırlı savaşlar hariç elbette. Dünyada 2. Dünya Savaşı’ndan sonra tanık olunan savaşların % 99'u ABD tarafından yürütülen egemenlik ve kontrol mücadeleleriydi. Bu nedenle, ilk özellik olarak, karar almada askeri inisiyatifi ele geçiren bir savaşla karşı karşıyayız. Bu değişim; inisiyatifin, bunu elinde tutan ve küresel düzeyde yetmiş yıldır başı çeken ve yakınlarda Afganistan'dan çekilmeye başlayan ABD’nin elinden kayarak başlamıştır. Öte yandan 2008 Güney Osetya ile 2014 Kırım savaşlarıyla, 2015'te Suriye'de alınan devasa pozisyonla ve 2021'de de Kazakistan'daki konumlanışla 10 yıldan fazla bir süredir, sınırlı bir hızla da olsa başka bir tarafın yükselişine sahibiz. Ancak, şimdi tanık olduğumuz, Rusya'nın bu sakin yükselişinden ve buna paralel olarak Amerikan gücünün düşüşünden sonra, Başkan Putin’in en büyük savaşıdır.

 

Burada savaşa sadece coğrafya açısından bakamayız. Coğrafi yöne girmeden önce, bu temel ve önemli bir konudur evet… Ama öncelikle bir devletin eksilen gücünden, ABD’nin gerileyen güç eğrisinden ve yükselen bir Rus yayından; bir bütün olarak Asya'nın yükselişini temsil eden ve etkileri Doğu'da görülebilen bir yaydan bahsediyoruz. Rusya, İran ve Çin arasında kesin ve tamamıyla doğru bir koordinasyon ve yaklaşım olmasa bile bu durum farklı Asya ülkelerinde değişik şekillerde tezahür ediyor. Bu hizalanmadaki bazı çatlakları ve boşlukları derinleştirmeye çalışacak çok kişi var; dolayısıyla yaklaşımların mutlak uyumundan söz etmiyoruz. Çin, Suriye Savaşı’nda bile İran'ın aldığı pozisyonu almadı; Rusya’nın Suriye'yi desteklemek için pozisyon alması uzun sürdü ama sonunda bunu yaptı, bedelini ödedi ve meyvelerini de devşirdi. Sonuç olarak, uyumdan bahsetmeye gerek yok, ancak kimsenin tartışamayacağı, Amerikan hegemonyasını sarsan bir Asya yükselişi var. İran'ın yükselişinin belirgin olmadığını ve bu yükselişin Amerika'nın Asya'nın kalbinde ve özellikle bölgemizdeki konumunu erozyona uğratmadığını kimse söyleyemez. Ayrıca, Çin'in yükselişi Amerika'yı ve tüm Batı'yı endişelendiriyor ve Rusya'nın günümüzdeki yükselişi şimdilerde askeri alandaki gelişiminde belirginleşiyor. Asya'nın bu yükselişini ifade eden bu yükselen Rus yayı, attığı son büyük niteliksel adım aracılığıyla açıkça görüldüğü üzere, cesur karar vermede Asya’nın önündedir.

 

Öte yandan bu savaşın İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünyanın en önemli çatışmalarından biri olmasını sağlayan ikinci özelliği, Avrupa'da gerçekleşmesidir. Diğer tüm savaşlar - dünyaya önderlik eden Batı'nın görüşüne göre, (Batı ABD ve Avrupa'dır) periferisinde ve üçüncü dünya ülkelerindeydi. Demek istediğim, tüm önceki savaşların tarihini okuyun- bu ırkçı düşüncenin son canlanışının neden gazetecilerin ve analistlerin tutumlarında, bazen istenmeyen dil sürçmeleriyle görüldüğünü bize açıklıyor. Ancak bu savaş aslında bir üçüncü dünya ülkesinde değil, Avrupa'dadır.

 

Bu nedenle, II. Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez Avrupa'nın kapısını bir savaş çalıyor. Yugoslavya savaşı Avrupa'da olmasına rağmen, ABD ve Batı Avrupa tarafından Sovyet mirasından geriye kalanları yok etmek ve Avrupa’nın tüm coğrafyasını, ekonomi ve siyasetini ele geçirmenin önünü açmak için yürütülen bir savaştı. Yani Rusya bir savaş veriyor ve bunu Avrupa kapısında yapıyor. Bu ikinci faktördür.

 

Üçüncü faktöre gelince… Ukrayna ile ilgili bilgileri doğru yorumlamak için bazı incelemelerde bulunmanın gerekliliğine dikkat çekmek istiyorum. Burada, izleyicinin neden bahsettiğimizi kavramasına yardımcı olacak ana noktaları sunacağım. Tarihsel olarak konuşursak, beş büyük Avrupa ülkesinden oluşan ve 'Avrupa Köprüsü' denen bir zincir söz konusudur: İspanya, Fransa, Almanya, Polonya ve Ukrayna. Ukrayna, coğrafi alan olarak Fransa’dan biraz daha büyüktür ve Almanya, Hollanda, Belçika ve İsviçre’nin toplamına eşittir. Ukrayna'nın nüfusu ise Fransa'nınkiyle eşittir ve Polonya ile Romanya'nın toplamıyla aynıdır. Doğu Avrupa ülkelerinin geri kalanı, Çekoslovakya'nın dağılmasından sonra parçalara ayrıldı. Litvanya, Estonya ve Macaristan gibi geri kalanlar, Ukrayna'nın büyüklüğüne kıyasla aslında mikro devletlerden ibarettirler. Yaklaşık 45 milyon insandan bahsediyoruz, yani Irak’ın savaş başladığındaki nüfusunun iki katı kadar. Yine yaklaşık 600.000 km²'lik bir alandan söz ediyoruz ki bu cesamet, Suriye'nin büyüklüğünün üç buçuk katına eşit olup ve Lübnan'ın boyutunun 60 katıdır. Sovyetler Birliği'nin büyüklük, nüfus, ordu, halkının teknik becerileri, okulları, gıda ve teknik üretime katılımı ve nükleer silahlar açısından Rusya'dan sonraki ikinci en önemli devleti Ukrayna idi.

 

Dolayısıyla, iç krizlerden mustarip, hiçbir dış güç tarafından desteklenmeyen ve Avrupa'dan çok uzak mesafede; kuşatılmış, parçalanmış, zayıf bir Irak'tan bahsetmiyoruz. Her ne kadar Irak’ta, ABD ordusunun başkent Bağdat'a girişi, ilerlemelerinin zirvesindeyken bile 20 gün sürdüyse de... Bu nedenle Rus ordusunun Kiev'e girmesi 200 gün sürseydi bile, yine de iyi ilerleme kaydettikleri kabul edilmeliydi. Bu yaklaşım durumu doğru okumamızı sağlar. Tabii ki Ukrayna tarihinin Rusya ile sıkı bir bağlantısı vardır ve Ukrayna büyük ölçüde “mini Rusya” olarak kabul edilir. Başlangıçta Rusya, Kiev'de doğmuş, Rus İmparatorluğu Kiev'de kurulmuş ve daha sonra Moskova'ya taşınmıştır. Dolayısıyla aralarında denk sayılma kavgası ve rekabet vardır. Sovyet ortamını bilenler bilir, Sovyetler Birliği'ni ziyaret ettiğimizde, Ukraynalılar dışında hiç kimse kendilerini orijinal milliyetleriyle tanıtmaz ve Rus olmadıklarını özellikle vurgulayarak; 'Ben Rus değilim' demezlerdi. Ve üstelik komünistlerden bahsediyorum, görevi bizimle müzakere etmek ve meseleler hakkında konuşmak olan resmi memurlardı bunlar. Dolayısıyla konunun Ukrayna’nın Avrupa kökenli olması, halkının bir rekabet duygusu taşıması ve coğrafyasının belirlenme şekliyle ilgili ayrıksı bir boyutu var. Ukrayna karma etnik kökenlerden oluşur ve coğrafyasına bakarsanız bir kısmının Ukrayna'ya ait olmadığını ve ülkenin bir bölümünün Stalin'in kattığı topraklardan teşekkül ettiğini fark edebilirsiniz: Moldova'nın ve Polonya'nın bir kısmı ve aslen Rus olan Kırım Yarımadası buna örnektir.

 

Her halükarda Lenin ve Stalin Ukrayna'ya karşı önyargılıydılar ve Ukraynalıların bu gururunu tatmin etmek, onlara Ukrayna'nın önemli ve özel bir statüye sahip olduğuna dair güvence vermek kendi çıkarlarınaydı. Bu nedenle, bazen bir metafor kullanırım, Ukrayna'nın Rusya ile ilişkisinin Kraliçe Elizabeth ve Leydi Diana ilişkisi gibi olduğunu söylerim. Burada Kraliçe Elizabeth tahtı, tarihi ve Leydi Diana, zarafeti, gençliği ve güzelliği temsil eder. Bu nedenle, Sovyetler Birliği ve Batı'nın gözünde Ukrayna, Brzezinski’nin 80'lerde veya 1978'de dediği gibidir: “Rusya Ukrayna olmasa da büyük bir devlettir ama Ukrayna ile birlikte bir imparatorluktur.”

 

O halde, ne hakkında konuştuğumuzu ve bu sözleri neden söylediğimi bilmeliyiz. Sonuç olarak, Putin'in bu savaşa en azından 2014'ten beri hazırlandığını, 2014’te Kırım Yarımadası'nı ilhak ettiğinde Başkan Putin için ilk Ukrayna savaşının başladığını söylemeliyiz. Dahası, 2008'de Güney Osetya'ya girdiğinde aslında Gürcistan'ı hedef almamıştı. Dünya haritasına bakın, Gürcistan'ın büyüklüğü Ukrayna'yla kıyaslanamaz bile! Kavga, Suriye'nin Ortadoğu'da büyük önem taşımasında olduğu gibi, Ukrayna üzerindedir; Suriye'yi kontrol eden, tüm Ortadoğu bölgesini ve onun aracılığıyla dünyayı kontrol eder. Bugün Ukrayna'ya egemen olan da onun aracılığıyla Avrupa'yı ve dünyayı kontrol edecek.

 

Bu nedenle, düşüncemizde ve tartışmalarımızda kurtulmamız gereken ilk nokta, savaşın süresinden bahsetmektir. Putin'in bu savaşı kısa sürede bitirmek istediğini kim söyledi? Savaşta başarının, bunun gerçekleşme hızına bağlı olduğunu söyleyen formülü kim ortaya koydu? Bu bir kural değildir! Bu savaş kasıtlı olarak uzun sürecek şekilde tasarlanmış olabilir; böylece onun dalları, gelişmeleri ve sonucunda ortaya çıkacak çerçeveler üzerine yeni bir dünya sistemi kurulabilir.

 

Bu, bir Rus-Amerikan-Avrupa anlaşmasına varmadan bitmesi mümkün olmayan bir savaştır. Zelensky kimdir? Rusya'nın gücüne kıyasla hangi konuma ve nasıl bir güce sahiptir? Müzakerelerde ne teklif edebilir? Ve müzakerelerde ne tür bir karar alacak? Bu nedenle, bu bir Rus-Amerikan savaşıdır. Avrupa da bunun bir parçası oldu. Ve eğer Avrupa bunun bir parçası olma kararını vermeseydi, her şey bir Rus-Avrupa anlaşmasıyla sona erecekti. Bu nedenle ABD, Avrupa'yı savaşın parçası kılmak için tüm imkânlarını kullandı, ancak bu kalıcı bir durum değildir. Bugün mücadele Avrupa’yı aşıyor; Avrupa ne ölçüde bu savaşın bir parçası olarak kalabilir?

 

Bu nedenle, Üçüncü Dünya Savaşı'nın ikinci bölümüyle karşı karşıyayız. Suriye bunun ilk bölümü idiyse, Ukrayna da ikinci bölümüdür. İlk bölüm sona erdi - eğer uluslararası bağlamda konuşuyorsak – ve Rusya için açık bir zaferle bitti. Şimdi ikinci bölümdeyiz.

 

 

 

Çeviri: Medya Şafak