Latin Amerikalı sosyalistler Batı Emperyalizmine karşı Direniş Ekseni ile ittifak kuruyor

Latin Amerikalı sosyalistler Batı Emperyalizmine karşı Direniş Ekseni ile ittifak kuruyor
Batı emperyalizminin başlıca hedefleri olan bu statüleri göz önüne alındığında, bu bölgelerdeki direniş güçlerinin birleşmesi çok mantıklıdır. Geçmişte de böyle ittifaklar kurma girişimleri yapılmıştı -örneğin devrimci Filistinli militanlar Küba'da Nikaragualı Sandinistlerle birlikte eğitildi ve Muammer Kaddafi'nin Libya'sı solcu Latin Amerika gerillalarını destekledi - ancak bu işbirliği tarihsel olarak sınırlıydı.

 

 

Ben Norton

 

 

Al Mayadeen

 

 

Latin Amerika'daki devrimci sosyalist hareketler, Batı Asya'daki anti-emperyalist direniş güçleriyle daha yakın ilişkiler geliştirerek Batı saldırganlığına ve sömürüsüne karşı birleşik bir cephe inşa ediyorlar.

 

Bu tomurcuklanan ittifak, esasen küresel bir diktatörlük olan ve ABD ile onun Avrupa Birliği'ndeki küçük emperyalist ortakları, NATO, İsrail apartheid rejimi ve Körfez monarşileri tarafından yönetilen otoriter bir uluslararası siyasi ve ekonomik sisteme karşı mücadelede son derece önemli bir gelişmedir.

 

Washington liderliğindeki bu Atlantik-ötesi hegemonik düzen, geçen yüzyılda uzun bir dizi savaş, askeri işgal, dış müdahale, darbe, rejim değişikliği operasyonları, suikastlar ve son derece eşitsiz ticaret düzenlemeleri yoluyla inşa edilirken, dünyanın iki bölgesi özel olarak hedeflenmiştir: Latin Amerika ve Orta Doğu veya daha doğrusu Batı Asya.

 

Her iki bölge de bol miktarda doğal kaynağa sahiptir ve oldukça jeostratejik konumdadır. Latin Amerika, geniş maden rezervlerine ve tarım ürünlerine sahiptir. Batı Asya, gezegenin hidrokarbon rezervlerinin çoğuna ev sahipliği yapar ve jeopolitik analistlerin uzun süredir "Dünya Adası" olarak adlandırdığı şeyin tam ortasında yer alarak Avrupa'yı Asya'ya bağlar.

 

Batı emperyalizminin başlıca hedefleri olan bu statüleri göz önüne alındığında, bu bölgelerdeki direniş güçlerinin birleşmesi çok mantıklıdır. Geçmişte de böyle ittifaklar kurma girişimleri yapılmıştı -örneğin devrimci Filistinli militanlar Küba'da Nikaragualı Sandinistlerle birlikte eğitildi ve Muammer Kaddafi'nin Libya'sı solcu Latin Amerika gerillalarını destekledi - ancak bu işbirliği tarihsel olarak sınırlıydı.

 

Yani yakın zamana kadar. Amerika Birleşik Devletleri 2000'lerde Latin Amerika ve Batı Asya'yı yeniden sömürgeleştirmeye çalışmak için hibrit savaşını hızlandırırken, her iki bölgedeki yerli anti-emperyalist hareketler güçlerini birleştirdiler ve yalnızca yakın siyasi bağlar değil, ekonomik ilişkiler de kurdular.

 

Venezuela, Küba, Nikaragua ve Bolivya'nın sol hükümetleri, Direniş Ekseni'nin kalbi olan İran'da stratejik bir kilit müttefik buldular.

 

Devrimci ALBA üyesi ülkeler İran ile birleşiyor

 

Latin Amerika ekonomik entegrasyonunun ana aracı olan, kısaca ALBA olarak bilinen Amerika Halkları için Bolivarcı İttifak'ın direktörü, yeni İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile görüşmek üzere bu Ağustos'ta Tahran'a tarihi bir gezi yaptı.

 

ALBA'nın icra sekreteri Bolivyalı diplomat Sacha Llorenti, "İran ve ALBA'nın pek çok ortak noktası var ve her ikisi de ulusların bağımsızlığını ve egemenliğini savunmaya ve ABD'nin acımasızlığına karşı koymaya çalışıyor" dedi.

 

Reisi ise yeni yönetimine Latin Amerika ile ilişkilerin güçlendirilmesi çağrısında bulundu ve bunun Tahran'ın en önemli dış politika önceliklerinden biri olduğunu vurguladı.

 

Reisi ayrıca "İran, ALBA-TCP üyesi ülkelerle siyasi ve ekonomik ilişkilerini geliştirmeye kararlıdır" dedi ve "her iki tarafın ortak değerlerinin ve konumlarının" altını çizdi.

 

Reisi, "İran ile Latin Amerika ülkeleri arasındaki ilişkilerin daha fazla gelişmesinin Kuzey Amerikalıları ve diğer müstekbir (emperyalist) ülkeleri durdurabileceğine şüphe yok" diye konuştu.

 

Tahran'daki Llorenti'ye, ALBA'nın tüm üye ülkeleri olan Venezuela, Nikaragua ve Bolivya'dan üst düzey yetkililer eşlik etti.

 

Venezüella'nın planlamadan sorumlu başkan yardımcısı Ricardo Menéndez ile yaptığı görüşmede Reisi, "İran ve Venezüella'nın ortak çıkarları ve düşmanları var. Direniş ve bilgelikle ABD'nin ve dünya emperyalizminin entrikalarını engelleyebileceğimizi her zaman gösterdik" dedi.

Nikaragua Dışişleri Bakanı Denis Moncada da Reisi ile bir araya geldi ve Tahran ile ilişkilerin güçlendirilmesi çağrısında bulundu. İran cumhurbaşkanı, Orta Amerika ulusunun Sandinist hükümetini ABD saldırganlığına karşı bir direniş modeli olarak övdü ve "İran halkı her zaman devrimci Nikaragua ulusu için başarı ve zafer dilemiştir" dedi.

 

Bolivya Dışişleri Bakanı Rogelio Mayta da Reisi ile yaptığı görüşmede İran ile daha yakın çalışma sözü vererek, "ABD'nin sabotajlarına rağmen Tahran ile her alanda ilişkilerimizi artırmaya kararlıyız" dedi.

 

İran ve Venezuela yasadışı ABD ablukalarına direniyor

 

İran'ın Latin Amerika'daki devrimci hükümetlere verdiği destek sözlerin ötesine geçiyor. Bölgedeki birçok liberal ve merkez sol siyasi güç, Washington adına komşularına ihanet ederek fırsatçı bir şekilde Venezüella'ya sırtını dönerken, Tahran Caracas'a gerçek ve somut bir destek gösterdi.

 

Hem Venezuela hem de İran, yasadışı ABD ablukalarından mustarip ve bu canice yaptırımlar gıda, ilaç ve benzin kıtlığına yol açtı. (Venezuela çok büyük petrol rezervlerine sahip olmakla birlikte bunlar gezegendeki en ağır ham petroller arasında yer alıyor ve rafine edilmeden kullanılamıyor veya ihraç edilemiyor. Bu nedenle Caracas'ın daha hafif ham petrolü veya Washington tarafından engellenen diğer malzemeleri ithal etmesi gerekiyor.)

 

Venezüella halkının ihtiyaçlarının karşılanmasına yardımcı olmak için İran, mücrim ABD ablukasına defalarca meydan okudu ve Caracas'a yiyecek, ilaç ve yakıtla dolu devasa tankerler göndererek malzeme tedarik etti.

 

Bu fedakâr eylemleriyle Tahran, devrimci hükümeti ve Venezuela halkını desteklemek için kesesinin ağzını açarak, ABD askeri saldırganlığını cesurca riske attı.

 

İran ayrıca, büyük ölçüde gıda ithalatına bağımlı bir müttefikini desteklemek için Venezüella'da Megasis adlı bir süpermarket zinciri açtı. Bu girişim, her iki ülke arasındaki ikili ticaret ve ekonomik işbirliğini artırmak için daha büyük bir stratejinin parçası.

 

Venezüella ve İran arasındaki kardeşlik, Bolivarcı Devrimi başlatan Başkan Hugo Chavez'in 2013 cenaze töreninde de en dokunaklı şekilde gösterildi. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Venezüellalı Komutan'ın ağlayan annesini kucaklarken ve teselli ederken görüntülendi.

 

Latin Amerika ve Batı Asya Direniş Ekseni Arasında Dayanışma

 

Devrimci Latin Amerika hükümetleri de Batı Asya Direniş Ekseni'ndeki diğer güçlerle daha yakın işbirliği yapmaya çalışıyor.

 

Venezuela, Küba, Nikaragua ve Bolivya; Libya ve Suriye'ye karşı yapılan ve açıkça bu ulusların merkezi hükümetlerinin çöküşünü amaçlayan ve birincisinde başarılı olurken ikincisinde çuvallayan emperyalist vekâlet savaşlarına şiddetle karşı çıktılar ve kınadılar.

 

Benzer şekilde, bu ALBA üye devletlerinin hepsi Filistin ile gözü kara bir dayanışma sergilediler. İsrail Apartheid rejiminin 2008-2009'daki Gazze katliamına yanıt olarak, Venezüella Devlet Başkanı Chavez, Siyonist rejimi "soykırımcı bir devlet" ve "ABD hükümetinin cani kolu" olarak kınadı ve Siyonist rejimle resmi bağlarını kopardı.

 

Ardından “Comandante Chavez” 2010'da, Washington'un İran, Irak ve Kuzey Kore'nin sözde bir "Şer Ekseni" oluşturduğuna dair açıklamasına cüretkâr bir meydan okumayla Suriye ile "Cesurlar Ekseni" adını verdiği bir ittifak ilan etti.

 

Chavez, Cesurlar Ekseni'nin ABD emperyalizmine karşı bir "stratejik ittifak" olduğunu açıkladı. Venezüella cumhurbaşkanı Batı Asya'ya atıfta bulunarak, "Yeni bir dünya inşa ediliyor" ve "bu kıtayla stratejik bir ilişki arıyoruz" dedi.

 

Chavez'in açıklamasının üzerinden bir yıldan kısa bir süre geçmişken, Amerika Birleşik Devletleri ve vekilleri Suriye'ye karşı on yıllık yıkıcı bir rejim değişikliği savaşı başlattı. Suriye'nin egemen olduğu topraklarının üçte birinden fazlasını, petrol ve buğdayının çoğunu ele geçiren ve bugün de devam eden bir savaş. Bu rezervler, Kuzeydoğuda ABD ve kuzeybatıda NATO üyesi Türkiye tarafından yasadışı olarak askeri işgal altındalar.

 

Chavez'in Batı saldırganlığına karşı Suriye'yi savunması ve Suriye ile ittifakı, bu Mart ayında Şam Üniversitesi'nde bir anıtın açılışına yol açtı.

 

Devrimci Sandinista Kurtuluş Cephesi lideri ve Nikaragua Devlet Başkanı Daniel Ortega da aynı şekilde kararlı bir şekilde Suriye'yi savundu ve “yabancı güçlerin [Suriye] halkının egemenliğini ve kendi kaderini tayin hakkını çiğneyen her türlü saldırganlığı açıkça ve alenen uluslararası hukukun ihlali olarak niteleyerek kınadı.”

 

Libya devletini kasıtlı olarak çökerten ve açık hava köle pazarlarına yol açan 2011 NATO rejim değişikliği savaşı sırasında da, Nikaragua'nın Sandinist hükümeti Batı'nın emperyal saldırganlığına şiddetle karşı çıktı.

 

NATO Libya'yı bombalarken, ABD hükümeti Kuzey Afrika ülkesinin Birleşmiş Milletler delegasyonuna vize vermeyi reddetti. Buna karşılık, Nikaragua'nın eski dışişleri bakanı Miguel D'Escoto Brockmann, Libya'yı BM'de temsil edeceğini açıkladı. (Washington daha sonra D'Escoto'nun temsilini de engellemeye çalıştı.)

 

Yemen'deki Direniş Ekseni güçleri de bu dayanışmaya dâhil oldu. Resmi olarak Ensarullah olarak bilinen devrimci Husi hareketi tarafından yönetilen kuzey Yemen'deki fiili hükümet, Venezüella'yı ABD saldırganlığına karşı kararlı bir şekilde savundu.

 

2015 yılındaki bir röportajda, kıdemli bir Ensarullah üyesi, "Venezuela'da Chavez'i destekliyoruz" dedi. Washington, Şubat 2019'da Venezuela'da başka bir darbe girişimi başlattığında, Ensarullah ve Yemen'deki sol partiler ABD müdahalesini kınayan bir protesto düzenlediler.

 

Yeni bir çok kutuplu dünya inşa etmede küresel öncü

 

Latin Amerika sosyalist hükümetleri ve Batı Asya'daki Direniş Ekseni, ulusal egemenlik ve kendi kaderini tayin hakkına dayalı yeni ve gerçekten çok kutuplu bir dünya inşa etme mücadelesinin öncüleridir.

 

Bu güçler hep beraber, ABD ve onun emperyalizmdeki küçük ortakları tarafından yaratılan ve kontrol edilen otoriter, tek taraflı ve vahşi sisteme meydan okuyan gerçekten çok taraflı bir düzenin inşasına yardımcı oluyorlar.

 

Bu gerçek, bu uluslar Temmuz ayında Birleşmiş Milletler içinde, BM Sözleşmesini Savunan Dostlar Grubu adlı bir anti-emperyalist ittifak kurduklarında daha iyi bir şekilde ortaya çıktı. (Venezuela, Küba, Nikaragua ve Bolivya, İran, Suriye, Filistin, Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu, Cezayir, Kuzey Kore, Kamboçya, Laos, Angola, Beyaz Rusya, Eritre, Ekvator Ginesi ve Saint Vincent ve Grenadinler.)

 

Bolivarcı İttifak'ın üye ülkeleri ile İran arasındaki ekonomik ortaklık da aynı şekilde Güney-Güney entegrasyonu için bir model olarak hizmet ediyor ve bu sadece Batı'nın emperyal hegemonyasını zayıflatmakla kalmıyor, aynı zamanda bu ülkelerin karşılıklı çıkarları doğrultusunda gelişmesine de yardımcı oluyor.

 

ALBA, Amerika Birleşik Devletleri aracılığını ortadan kaldırmak için yaratıldı; böylece Latin Amerika ülkeleri birbirleriyle ticaret yapabilecek ve kendi iç ekonomilerini güçlendirebilecek, ithalata bağımlı olmalarını isteyen Kuzey Amerika şirketlerini aradan çıkarabileceklerdi.

 

İran'ın bu Mart ayında Çin ile imzaladığı 25 yıllık ve 400 milyar dolarlık tarihi anlaşma, Washington'un egemenliğini zayıflatmak için alternatif ekonomik yapılar inşa etmede çok önemli bir adımdı.

 

Benzer şekilde, Küba ve İran'ın COVID-19 aşıları üretmek için birlikte çalışacaklarını duyurmaları, bu Güney-Güney ortaklığının küresel salgının üstesinden gelinmesine nasıl yardımcı olabileceğinin bir örneğidir.

 

Latin Amerika ve Batı Asya, Çin ve Rusya ile uyumlu bir resmi ittifak oluşturabilirse, emperyalist ABD-AB-NATO eksenine ciddi bir meydan okuma doğabilir.

 

ABD, Çin ve Rusya'ya karşı yeni soğuk savaşını hızlandırırken, böyle bir koalisyon sadece daha acil hale gelecektir.

 

 

Çeviri: Medya Şafak