Amerikan terör devleti

Amerikan terör devleti
Neoconlar ABD'nin çıkarlarını İsrail'in çıkarlarıyla birleştirerek George Washington’un “yabancı karışıklıklardan” kaçınma tavsiyesini görmezden geliyorlar. Filistin'deki Siyonist sömürgeciliğe karşı direnişin yok edilmesinin ancak Tahran'ı yenerek başarılabileceğini anladıkları için ABD'nin İran ile savaşa girmesini istiyorlar.

 

 

 

Donald Monaco

 

 

Global Research

 

 

22 Mart 2021

 

 

 

26 Şubat 2021'de imparatorluk başkanı Joe Biden, Suriye'de “İran destekli milislerin” bombalanmasını emretti. Biden’ın eylemi, Irak’taki Amerikan birliklerine yapılan ve bir paralı asker yüklenicisini öldüren ve bir ABD askerini de yaralayan roket saldırılarına "misilleme" olarak rasyonelleştirildi.

 

Şirket medyasında hiç yer almayan konu ise ABD'nin Irak ve Suriye'deki yasadışı askeri işgaliydi. İşgal meselesi basitçe tartışmanın dışında tutuldu. Böyle yapıldığında gerçeklik tersine döner ve mağdur saldırgan, saldırgan da kurban olarak tasvir edilir.

 

Uluslararası hukuk açısından, işgal güçleri tarafından gerçekleştirilen saldırgan askeri harekâta meşru müdafaa denemez. Yine de siyasi seçkinler ve medya propagandacıları, ABD güçlerini yasadışı işgal bağlamından ayırarak temel gerçekleri perdeliyorlar. Ordunun dünyanın her yerinde konuşlanma “hakkı” olduğunu varsayıyorlar.

 

Paradoksal olarak, ABD tarafından saldırıya uğrayan milisler IŞİD ile savaşıyordu ve bir kez daha "teröre karşı savaşın" büyük bir yalan olduğunu ortaya koydular. Biden'ın saldırdığı aynı milis güçleri, bir zamanlar, Trump tarafından öldürülen İranlı General Süleymani tarafından komuta ediliyordu. Bu durum askeri konuşlandırmanın gerçek amacının Washington'a itaatsizlik ettiği için düşman sayılan rejimlerin istikrarsızlaştırılması olduğunu gösteriyor.

 

Neredeyse eşzamanlı olarak Biden yönetimi, Washington Post yazarı Cemal Kaşıkçı'ya suikast emri verdiği CIA tarafından tespit edilen Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Salman'a ceza verilmeyeceğinin sinyalini de verdi.

 

Ayrıca, şaşırtıcı olmayan bir şekilde Biden yönetimi, bir İngiliz yargıcının verdiği, Julian Assange'ın casusluk yasası uyarınca yargılanmak üzere ABD’ye iade edilmemesi kararına itiraz edeceğini duyurdu. Assange, temyiz başvurusunu beklerken bir İngiliz hapishanesinde çürümeye devam ediyor. Suçu ne peki? Irak'taki ABD savaş suçlarını ifşa etmek.

 

Resim açık. ABD küresel hegemonyasını destekleyen herhangi bir eylem haklı çıkarılırken, her muhalefet suç sayılır ve bastırılır.

 

Amerikan terör devletinin temel görevi, dünyayı ABD tekellerinin vurgunculuğu için güvenli kılmaktır. Doğal bir zorunluluğu da ABD'nin küresel egemenliğine yapılacak herhangi bir meydan okumayı önlemektir.

 

Birincisi, Amerika Birleşik Devletleri, sürekli kazanç elde etmek için daimi savaşlar veren kalıcı bir savaş devletidir. Kârlar; mallarını, sermaye yatırımlarından muazzam getiri garanti eden bir askeri-sanayi kompleksinin demir üçgeni içinde satan "ölüm tüccarlarınca" biriktiriliyor. Bu süreç, "askeri Keynesçilik" olarak bilinir. Lockheed Martin, Raytheon, General Dynamics ve Boeing gibi şirketler, küresel şirket imparatorluğunu savunmak için küresel bir askeri imparatorluğa silah sağlıyorlar. Kârlar ayrıca savunma sanayinde hisse sahibi olan Kongre üyelerine de akmaktadır.

 

Kalıcı savaş devleti, aynı zamanda, dış pazarlara erişimlerini koruyarak dünyanın topraklarını, emeğini ve kaynaklarını sömüren şirketlerin kârlarının birikmesine de izin verir. Maden çıkarma sektöründe World Mineral Inc, Peabody Energy, Rio Tinto, General Motors, Lithium Americas, AES ve Blackberry Ltd; enerji sektöründe Exxon Mobile, ConocoPhillips ve Chevron; teknoloji endüstrisinde Apple, Amazon, Alphabet ve Microsoft gibi şirketler; otomotiv sanayiinde General Motors, Ford ve Tesla; ilaçta Johnson & Johnson, Merck ve Pfizer ve perakende sektöründe Walmart, Amazon ve Costco küresel pazarda faaliyet gösteriyor.

 

Bankacılık sektöründe JP Morgan Chase, Citigroup, Bank of America gibi ticari bankalar; finans sektöründe JP Morgan, Goldman Sachs ve Morgan Stanley liderliğindeki Wall Street yatırım firmaları ve yatırım yönetimi endüstrisinde The Blackstone Group, The Carlyle Group, Kohlberg Kravis Roberts Co ve TPG Capital gibi özel sermaye firmaları küresel kurumsal işlemleri finanse ediyor.

 

ABD Fortune 500 şirketleri 2020 boyunca 14,2 trilyon dolar gelir elde etti ve vergi ödemekten kaçınmak için tahmini 2,6 trilyon doları offshore hesaplarda tuttu. En büyük Amerikan şirketleri, koronavirüs yasaklamaları sırasında binlerce işçiyi işten çıkarırken milyarlarca dolar kâr elde ettiler. Milyarder Jeff Bezos, Elon Musk, Warren Buffett ve akranları, 38,1 milyon yoksul Amerikalının saflarına 8 milyon daha insanın katıldığı bir salgın sırasında net varlıklarını yarım trilyon dolar artırdı. 93.6 milyon kişi ise dünyanın en zengin ülkesinde yoksulluk seviyesine yakın yaşıyor.

 

İkincisi, bir ekonomik milliyetçilik gündemi uygulayarak kendi topraklarını, emeğini ve kaynaklarını kontrol etmek isteyen her ülke; serbest ticaretin, küreselleşmenin ve özel sermayenin yararına ekonomilerin özelleştirilmesini ve kuralsızlaştırılmasını vurgulayan neoliberal ekonomik paradigmanın önünde bir engel haline gelir. Kendilerini yabancı yatırıma açmayan ülkeler, ABD Hazine Bakanlığı tarafından uygulanan ekonomik yaptırımlarla cezalandırılır.

 

Üçüncüsü, serbest piyasa özelleştirmesinin neoliberal ekonomik gündemi; Bush’un "Teröre Karşı Önleyici Savaş", Obama'nın "İnsani Müdahale", Trump'ın "Önce Amerika" ve Biden'in "Demokrasinin İlerletilmesi" ideolojileri tarafından gerekçelendirilen Amerikan küresel hegemonyasının neo-muhafazakâr siyasi ajandasını takip etmektedir.

 

Yeni muhafazakârlar dış politika yapısına da hâkimdirler. ABD imparatorluğunu korumanın yanı sıra, son derece de İsrail yanlısıdırlar. Neoconlar ABD'nin çıkarlarını İsrail'in çıkarlarıyla birleştirerek George Washington’un “yabancı karışıklıklardan” kaçınma tavsiyesini görmezden geliyorlar. Filistin'deki Siyonist sömürgeciliğe karşı direnişin yok edilmesinin ancak Tahran'ı yenerek başarılabileceğini anladıkları için ABD'nin İran ile savaşa girmesini istiyorlar.

 

Filistin davasını destekleyen ve imparatorluğun arzuladığı büyük petrol rezervlerine sahip olan diğer Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkeleri, Irak'tan başlayıp beş yıl içinde İran'la bitecek şekilde yedi Müslüman ülkeye saldırmak için hazırlanan neo-muhafazakâr bir planın uygulanmasıyla mahvedildiler.

 

Teksaslı petrol adamı George W. Bush, Halliburton'un eski İcra Kurulu Başkanı Dick Cheney ve Paul Wolfowitz, Douglas Feith, Richard Perle ve I. Lewis Libby liderliğindeki neo-muhafazakâr bir fare yuvası Irak'ı mahvetti.

 

Chicago Üniversitesi hukuk profesörü ve Nobel Barış Ödülü sahibi Barack Obama ve neo-muhafazakâr Dışişleri Bakanı Hillary Clinton da Suriye'yi yok etti ve Libya'yı Siyah Afrikalıların köleleştirildiği çökmüş bir devlete dönüştürdü.

 

Emlak kralı ve ünlü şov sunucusu Donald Trump ve neo-muhafazakâr savaş şahini ve Dışişleri Bakanı Mike Pompeo; Suriye, Irak ve Afganistan işgallerini sürdürdü, Suudi Arabistan'ın Yemen'deki soykırım savaşını destekledi, İsrail'in Suriye Golan Tepeleri'ni ilhakını kabul etti, ABD büyükelçiliğini işgal altındaki Kudüs şehrine taşıdı ve Filistinlilere, derhal reddedilen "Yüzyılın Anlaşması"nı sundu.

 

Tüm retoriğine rağmen Trump, devam eden ABD savaşlarını sona erdirerek askerî-endüstriyel komplekse karşı koymayı başaramadı.

 

Sonunda, kendini kanıtlamış bir Siyonist olan Joe Biden, ABD senatörü ve başkan yardımcısı olarak görev yaptığı süre boyunca her ABD savaşını destekleyerek onu bir savaş kışkırtıcısı haline getirdi.

 

İmparatorluk politikaları; Dış İlişkiler Konseyi (CFR), Heritage Foundation, Rand Corporation, Center for Strategic and Internatioanal Studies (Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi), American Enterprise Institute ve şirket zenginleri tarafından finanse edilen politika oluşturma ağı içinde işlev gören diğer sayısız savaş yanlısı enstitünün koridorlarında planlanmaktadır.

 

Birleşik Devletler'deki güç matrisi çarpıcı bir şekilde şeffaftır. Tekelci sermaye zenginleri ülkenin sahibidir. Politik sınıf, politika formülasyon ağının "uzmanlar" olarak tanımlanan oligarşik efendilerinin çıkarlarını gözeterek mülklerini ve imparatorluklarını korur. Akademisyen ve medya seçkinleri, asla gerçek adıyla anılmayan bir imparatorluğun ihtiyaçlarını rasyonelleştirir.

 

İmparatorluğun Amerikan halkı tarafından ödenen bedelleri ise şaşırtıcıdır.

 

Brown Üniversitesi'nde Watson Institute of International & Public Affairs tarafından yürütülen bir araştırma, Amerika Birleşik Devletleri'nin 11 Eylül'den bu yana savaşa 6,4 trilyon dolar harcadığı sonucuna vardı.

 

2021 Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası orduya 740 milyar dolar ayırdı ve Başkan Trump'ın Afganistan ve Irak'tan asker çekmesini yasakladı. Joseph Biden, selefini saran aynı kurumsal çerçeve içinde çalışıyor. Biden yönetimi, Rusya ve Çin'in karşısına çıkmak için yeniden dışarıya asker göndermeyi planlıyor. Ancak ABD’ye asker dönüşü düşünülmüyor.

 

Amerika Birleşik Devletleri şu anda 1,3 milyonun üzerinde aktif görevli askere sahiptir ve 450.000'i tüm dünyadaki 70 ülkenin 800'den fazla askeri üssünde konuşlanmıştır. 141 ülkede özel askeri operasyonlar yapılıyor. ABD'nin küresel askeri varlığı hem Obama hem de Trump yönetimi altında artmaya devam etmiştir.

 

ABD askeri varlığı dünya çapında arttıkça, imparatorluğun suçları da artıyor. Obama, yaklaşık 5.000 masum sivili öldüren bir insansız hava aracı savaşı yürüttü. Trump, bu drone saldırılarını artırdı. Obama, sekiz yıllık görev süresi boyunca 1.878 saldırı düzenledi. Trump, bunların sonucunda meydana gelen ölümleri gizlerken Beyaz Saray'daki dört yıllık görev süresi boyunca 2.243 saldırı emri verdi.

 

ABD 11 Eylül'den bu yana Irak, Afganistan, Pakistan, Libya, Suriye, Somali ve Yemen'deki savaşlarda tahminen 6 milyon kişi öldürdü. En az 37 milyon insan ABD savaşlarıyla yerinden edildi. ABD, 11 Eylül'den bu yana 9 ülkeyi bombaladı ve bunları II. Dünya Savaşı'ndan sonra bombaladığı diğer 24 ülkenin listesine ekledi. "Teröre karşı savaş" sırasında tam olarak 80 ülke Amerikan terörle mücadele operasyonlarına maruz kaldı. İstatistiklerin arkasında ise bir insan ıstırabı okyanusu yatıyor.

 

ABD’deki bu muazzam barış ve savaş sorunlarının cevabı seçimle gelmeyecek. Bunların çözüm kararı nihayetinde bir devrimle alınabilir ancak. Amerikan siyasetinin, plütokratik yönetimi gizlemek için kullandığı popülist retoriğin kabuk oyunu iflas etmiştir.

 

Amerika Birleşik Devletleri askerileştirilmiş bir terör devletidir. ABD hükümeti tarafından uygulanan şiddetin boyutu o kadar rutin hale geldi ki, sürekli savaş normalleşti. Amerikan halkı bir terör devletinin kölesi olmaya daha ne kadar süre devam edecek?

 

 

Çeviri: Ozan Kemal Sarıalioğlu

 

 

Medya Şafak