Rus uzman: İran 40 yıldır dünyanın en tutarlı ideolojik Batı düşmanı olarak hareket ediyor

Rus uzman: İran 40 yıldır dünyanın en tutarlı ideolojik Batı düşmanı olarak hareket ediyor
Dünyada kendisini alternatif olarak tanıtan tek bir ideolojik sistem kaldı. Batı küreselciliğinin, tüketim toplumunun ve teknokratik materyalizmin muhalifi olan İran'ın İslami toplum ve devlet modelinden bahsediyorum. Öte yandan tüm büyük halklar gibi, dünyanın en eski medeniyetlerinden birinin soyundan gelen İranlılar da Mesihçi düşünceden yoksun değiller.

 

“İran kırk yıldır dünyanın en tutarlı ideolojik Batı düşmanı olarak hareket ediyor, İsrail bu durumda Batı medeniyetinin Orta Doğu'ya taşınmış bir parçası sadece.”

 

Rus Haber Ajansı RIA Novosti Haber Ajansının baş analisti Petr Akopov, Fahrizade suikastı sonrasında Ria.ru sitesinde yayımlanan makalesinde (1 Aralık 2020) dikkat çeken yorumlar yaptı:

 

"İran Devrimi'nden sonra benzersiz bir siyasi sistem kuruldu - seçimli bir demokrasi ile birleştirilen bir İslami teokrasi. SSCB'nin ve komünist projenin çöküşünden sonra, dünyada kendisini alternatif olarak tanıtan tek bir ideolojik sistem kaldı. Batı küreselciliğinin, tüketim toplumunun ve teknokratik materyalizmin muhalifi olan İran'ın İslami toplum ve devlet modelinden bahsediyorum. Öte yandan tüm büyük halklar gibi, dünyanın en eski medeniyetlerinden birinin soyundan gelen İranlılar da Mesihçi düşünceden yoksun değiller.”

 

"Evet, İranlılar Şii, yani İslam dünyasının azınlığına mensuplar - ama en azından arzuları İslam birliğinde yatıyor. İslam dünyası bir buçuk, hatta iki milyar insandan oluşuyor. Dünya nüfusunun küçük bir parçası değil bu ve inanç ve dayanışma duygusuyla tutuşmakta birleşmiş bir şekilde yaşıyorlar. Atlantikçi küreselleşmeciler için İslam, arzu edilen tüketici-hedonistik bir şekilde yeniden inşa edilemeyen geleneksel bir toplum olduğu için en zahmetli hedef. Fakat İslam dünyası hem dinsel hem de siyasi olarak parçalanmış, onlarca devlete ve halka bölünmüş durumda. Hem ülkeleri birbirine düşürerek hem de güdümlü projeler ve devletler oluşturarak manipüle edilebilirler. Batı uzun yıllardır bunu yapıyor ve İslam Ümmetine önderlik edebilecek bir liderin ortaya çıkmasını engelliyor.”

 

"Ama burada İran sahneye giriyor ve bu ülke sadece bağımsızlık değil, aynı zamanda tüm Müslümanları dış baskılara ve onları manipüle etme girişimlerine karşı bir araya getirme hakkını da talep ediyor. Kudüs mücadelesi, İslam'ın Batı'ya direnişinin sembolü haline geldi. Müslümanların elinden sadece İsrail tarafından değil, bir bütün olarak Batı tarafından alınmış bir şehir bu. Süleymani'nin başkanlık ettiği birime Jerusalem'in Arapça adıyla ‘Kudüs' denmesi tesadüf değildir.”

 

İran, Filistinlilerin ve Lübnanlıların haklı direnişini destekliyor

 

"İran, Filistin'i işgal eden ve Doğu Kudüs'ü geri vermek istemeyen Batı ve İsrail'in düşmanıdır. İsrail yarım yüzyıldan fazla bir süredir tüm BM kararlarına ve dünya ülkelerinin çoğunun pozisyonuna rağmen Doğu Kudüs'ü özgürleştirmeyi reddediyor. Güçlülerin hakkı mı? Evet, ama o zaman direnme hakkına şaşmamak lazım. İran, İslam dünyasındaki herkesten daha fazla, İsrail işgaline veya saldırganlığına karşı duranlara, Filistinliler ve Lübnanlılara destek veriyor."

 

"'Ah, Lübnan Hizbullahı'ndaki teröristleri destekliyor!' - Anglo-Sakson medyası böyle diyor, ama aslında Hizbullah sadece bir parti ya da ordu değil, ülkede uzun süredir çoğunluk olan ancak hükümette yeterli temsili bulunmayan Lübnan'daki Şii nüfusun öz örgütlenmesidir. İran sadece Hizbullah Şiilerini değil, Filistin'deki Sünnileri de destekliyor. Evet, İsrail'e direnmeye kararlı olanları destekliyor. Zaten tüm İslam dünyasının Kudüs'ün ve El Aksa Camisi'nin kaybıyla uzlaşmasını beklemek garip olurdu.”

 

"Buna karşılık olarak ABD ve İsrail de İran'ı mümkün olan her yolla şeytanlaştırıyor: şeytanın cisimleşmiş hali olduğu ilan edildi, terörizmi destekleyen devletlerin listelerine dâhil edildi ve çeşitli uluslararası yaptırımlara maruz bırakıldı. Neden uluslararası yaptırımlar? Çünkü tüm dünya İran'ın elbette İsrail'i derhal yok etmek için atom bombası elde etmek istemesinden korkuyor.”

 

"Ve 2013 yılında, İran'ın en büyük lideri Ayetullah Hamaney, nükleer silahların İslam'la çeliştiği için kabul edilemez olduğu konusunda bir fetva bile yayınladı ama yine de ambargoya maruz kaldı. Ancak İran, hem İsrail hem de Suudiler (İran'ın hem bölgede hem de İslam dünyasındaki nüfuz açısından ana rakipleri) tarafından Batı'yı ve kendilerini korkutmak için kullanılan bölgedeki ‘genişlemesinden' vazgeçmedi. Üstelik daha fazla ilerleme sağladı. İran; Irak ve Lübnan'daki pozisyonlarını güçlendirdi, Suriye'de Esad'a yardım etmek için bir ordu gönderdi, Yemenli isyancıları destekledi. Bunlar Batı'nın yenilgilerinin ve başarısızlıklarının sonucu olan İran başarılarının (en çarpıcı örnek Irak'tır) en büyükleri.”

 

"İran, Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail gibi pervasızca davranırsa aksi durum söz konusu olabilir. Evet, dokunulmaz değil, ama en önemlisi uzun vadeli bir stratejisi var. Basit bir strateji: Er ya da geç Batı Ortadoğu'dan çekilmek zorunda kalacak. Batı ile dost olan Arap rejimleri, ya Müslümanlar için uygunsuz bir yaşam tarzını benimsemeleri ya da Amerikalılara ve yabancı dünyaya onursuz bir şekilde itaat etmeleri yüzünden halklarının saygısının çoğunu kaybetti. Hiçbiri Kudüs mücadelesine ve Müslümanların kendi topraklarında kendi kanunlarına göre yaşama hakkı kavgasına öncelik vermedi, ama İran bunu yaptı.”

 

"Uzun bir süredir yasadışı bir şekilde, yani gizlice nükleer silah sahibi olmayı sürdüren İsrail'e ise, mevcut stratejisinde hiçbir iyi seçenek olmadığı için kimse yardım etmeyecek.”

 

"İran'a yönelik bir saldırı, Orta Doğu'da, onu kışkırtanlar da dâhil olmak üzere herkesin tüketileceği büyük bir savaşa yol açacaktır.”

 

"İran üzerindeki baskı ve izolasyon da işe yaramayacak, İran'ın er ya da geç bir atom bombası alıp İsrail'in üzerine atacağından değil. Hayır! İran bunu yapmayacak, ancak İsrail'in Filistin ve Kudüs'teki statükoyu sonsuza kadar sürdürme girişimlerini desteklemeyen İslam dünyasındaki güçlere yardımını sürdürecek. Ve bu mücadele, dünya hegemonu rolünü kaçınılmaz bir şekilde terk edecek olan denizaşırı müttefikinin desteğini kaybettikten sonra, er ya da geç İsrail'in yenilgisiyle sonuçlanacak.”

 

"Adaletsizlik öldürecek yani, atom bombası değil!"

 

 

Medya Şafak