Trans-Siberya yolculuğu / Avrasya yüzyılının doğuşu

Trans-Siberya yolculuğu / Avrasya yüzyılının doğuşu
Pepe Escobar yazdı...

Trans-Siberya yolculuğu

 

 

Pepe Escobar

 

 

Asia Times

 

 

Kaos İmparatorluğu'nun üzerinde bir hayalet dolaşıyor – yeni Rusya-Çin stratejik ortaklığı. Bu ortaklık kendisini, pek çok biçimde gösteriyor: enerji anlaşmaları, yatırım anlaşmaları, G-20 içinde daha yakın bir siyasi ittifak, BRICS ve petrol dolarını kademeli olarak devre dışı bırakmayı amaçlayan ortak bir çaba olan Şangay İşbirliği Örgütü. Ben bu süreci Avrasya yüzyılının doğuşunun özü olarak tanımladım. 



Washington/Wall Street'in bakış açısından, çoktan gitmiş olan, tek kutuplu, “tarihin sonu” günlerinde her şey çok daha kolaydı. Çin halen sermaye birikiminin nehrinin bankaları üzerinde ayak parmaklarında yürüyordu ve Rusya, tamamen dışarıda kalmadıysa da düşmüştü.  



O halde hızlı bir şekilde 1990'ların başlarına dönmeme izin verin. O tarihte Asya yollarında aylar geçirmiştim; Güneydoğu Asya'dan Hindistan'a, Himalayalardan doğu Çin deniz kıyısına kadar bütün noktalardan geçtim. Nihayet Pekin'e vardım – Trans-Siberya'dan geçip Moskova'ya gitmek için 1992 başlarındaki ağır kış koşullarında bekliyordum. Sovyetler Birliği'nin çöküşünden zar zor haberdar olmuştum; bu, Himalayalarda bir haber konusu değildi. Deng Xiaoping'in başlıca sonucu baş döndürücü kalkınma tepelerine mancınık fırlatmak olan ünlü gezisini yapmasından birkaç gün sonra Güney Çin'de olabilecek kadar şanslıydım. Bu çarpıcı zamanlara geri dönüp bakmak, bugünü aydınlatmamızı sağlayabilir.



 

 

Gece treni yolcusu kalmasın 

 


Pekin tren istasyonunda saat akşam 8:32 ve Moskova'ya giden 19 nolu Trans-Mançurya treni kalkmak üzere. Hava, sıfırın altında 9 derece. Bir yığın Romanyalı çılgın, 20'den fazla Çin malı dev vites kutularıyla dolu yeşil bohçaları vagonlardan birine yüklemeye çalışıyor. Rus kontrolör, "Nyet" diye bağırıyor. Romanyalı çocuklar, Transilvanya histerisine batıyor. Son düdükte George Washington zulaları elden ele geçiyor, aynı sırada Halk Kurtuluş Ordusu askerleri ve kadın çöpçüler, mutlu sonu görmek için, her yerde hazır olan Kızıl Ordu korosunun “Halka hizmet edin” şarkısını söylüyor.



Ruslar, Polonyalılar, Romanyalılar, Çekler ve Moğollardan oluşan bir kakafoni, tren koridorlarını tamamen dolduracak şekilde düzinelerce çanta, bohça ve torba doldurmuş. 300 kilo ayakkabı. 500 kilo ceket. 200 kilo t-shirt. Bükreş'ten Krakov'a kadar moda olacak binlerce güzellik kremi. Trende bir “yatak”, bohçalardan birinin üzerinde içbükey halde duruyor. Eski SSCB'de, şimdinin Rusyasında, doğudan batıya yapacağım, 9 bin kilometreden uzun, karlı yolculuğun hikayesi bu olacaktı.



Kontrolörün kompartmanında, başka çantalar da var – bunların içindekiler, Moskova sokaklarında satılacak. Bu kadar çok George Washington görülürken, çarşıdaki başarıları – yoldaki pek çok durmadan ve her platformdaki düzensiz “serbest” piyasadan dolayı – garanti. Bütün Doğu Avrupa, ıvır-zıvırla dolu ve hızlı bir sıçrama yapmaya can atıyor.



Yolculuğun Çin kısmında, Japonya'nın Mançurya'yı işgal edip kukla Pu Yi'yi tahta geçirdiği ve Asya'yı ele geçirmeye hazır olduğu 1930'ların aksine, hiçbir şey olmuyorIu. Terminatör eylemi, üzerinde Leninist bir sloganın ve henüz yok edilmemiş orak ve çekicin bulunduğu dev bir Zafer Takı'ndan geçmemizden sonra, Rusya-Çin sınırındaki Zabaikalsk'ta başlıyor. Her iki taraftaki gümrükler, neredeyse ıssız.

  

Tren, yeni yollara kendini uyarlamak için konfigürasyon değiştiriyor. Bütün gözler yemekli vagonda; soya soslu sefil bir domuz etinden başka bir şey sunmayan Çin'den çıkarken, Rusya'ya girişte gulai, çorba, salam, donmuş balık, siyah havyar, Kırım şampanyası, kahve, yumurta hatta peynir var – kara borsada her şey ABD dolarıyla alınıyor.



Sınırı geride bıraktığımızda, şık çarşı zamanı. Herkesin aklı dağılmış, çünkü birden bire Pekin saatinden Moskova saatine geçiyoruz. Güneş, sabah 1'de doğuyor. Kara borsada 1 ABD doları, 110 rubleye eşit; hafif Kutup sisleri altındaki her göz alıcı güneş doğuşunun daha fazla Kırım şampanyasıyla kutlanan bir yortuya dönüştüğü Siber tundrasının sonsuz karlı çölünden geçerken, ruble serbest düşüşte.

 

Zaman zaman ren geyikleri, hatta eskimolar görüyoruz. Japonya, Kore ve ABD'nin gözünün olduğu Taiga, kara bürünmüş. Ötede, Stalin'in gulaglarındaki 20 milyon cesedin hayaletleri, ender görülen (200'den az kalmış) Amu kaplanlarının avcıları ve uğursuz Norilsk kompleksi; yılda 2 milyon ton sülfürik asit ve öteki ağır metaller atmosfere karışıyor – Kutup sisinin nedeni de bu.



Tren 15, hatta 20 dakikalığına duruyor, geçmişte kötü şöhretli bir gulag'a ev sahipliği yapan Novosibirsk ve Perm'de bir aşağı noktaya ulaşıyor. Her duruşta, Cengiz Han'daki Rus toplulukları plastik çantalarla trene saldırıyor. Trans-Siberya'da en iyi ticaret ürünleri, yağmurluk ve deri ceketler. Pekin'den Jao, üç günde 50 günde tane satıyor ve her birinin fiyatı 50 dolara kadar çıkabiliyor. Pekin hutong'larında her birine 20 dolar vermiş. Ruslar gözle görülen her şeyden - votka, bira, salam, şampanya ve 1 dolarlık yerel Pepsi şişeleri gibi – satın alıyor ve bunun için, şimdi 1 dolar karşısında 160'a kadar varan rublelerden veriyor. 



Bütün Doğu Avrupa 19 no'lu treni ele geçirmiş. Çavuşesku sonrası dönemin Romanyalıları, en cıvıl cıvıl olanlar – eski boksörlerden hayat kadınlarına, 10 dolarlık bir Rus oyuncak bebeği için (ki rayiç bedeli 20 dolardır) iki saat yol giden, pejmürde haldeki eşofmanlı bir gangstere kadar. Bir Arnavut grubu, genç Polonyalı öğrenciler, hararetli bir şekilde kârlarını sayan gömleksiz Moğol göçebeler, ölmek için doğmuş babuşkalar ve hatta geveze bir Çinli hanım evladı var. 



Bir zamanlar zarif olan Rus vagonları, şimdi karman çorman: pis bir hava, yoğun sigara dumanı, bolca şekerleme, çuvalların istiflendiği tuvaletler, ve çokça Sovyet alet-edevatını hemen satmaya çalışan tek garson olan "Kapitan". CIA'in tarihini anlatan, Norman Mailer's Harlot'un Hayaleti kitabının 1,000 sayfasını okumak için koşulları ideal buluyorum.



 

Glasnost'u suçlayın

 


19 no'lu tren sadece bir çarşı değil, aynı zamanda çokuluslu bir Agora. Genç Ruslar, Sovyet sisteminin dahiyane sapkınlığının nasıl olup da modern endüstriyel toplumun bütün sorunlarını sonuna kadar arttırırken onun faydalarının neredeyse hiçbirini sunmadığını ele alıyorlar. Doğu Avrupalılar, “reel sosyalizmi” bitiren şeyin Soğuk Savaş değil, sosyalist ekonominin etkisizliği ve “aptallığı” ile birleşmiş kapitalist ekonominin (bu tanımın telif hakkı Polonyalı bir lisans öğrencisine ait) istilası olduğunu söylüyor. 



Ruslar, glasnostun otoriteyi, perestroykanın da ekonomiyi bitirdiğini ve yerine geçecek hiçbir şeyin de olmadığını söylüyor. Nihai sonuç: fizik mezunları hayatta kalmak için, seyahat halindeki bir trende havyar konserveleri satıyor. Herkes Gorbaçov'u övüyor ama, gerçekte onu, kısa bir tarihsel dipnota mahkum ediyor. Trende, bunun yıllar sonra ABD'deki sayısız akademik çalışmada yeniden üretileceğine dair argümanlar duydum. 

 

Bütün Trans-Siberya yolcuları, Birleşmiş Milletler'de görülmeyecek türden bir dayanışma sergiliyor; döviz bozuyorlar, adres takas ediyorlar, borç para veriyorlar ve vazgeçilmez hesaplayıcılar, ganimetin yüklenip boşaltılmasına yardım ediyor, kompartımanlarına bohça kabul ediyorlar, uyumak için koridordan başka yeri olmayanlara yarım saatliğine yerlerini veriyorlar ve küçük Çin Bankası'nın yuan senetleri hakkında şakalar yapıyorlar. Hepsi de, Soğuk Savaş'ın sonunun eşanlamlısı olan, bu duyulmamış doğrudan demokrasi biçiminin yılmaz savunucuları. 



Pusuda bekleyen kumarbazların arasında, en beklenmeyecek karakter: her zaman bir Samsonit'e bağlı olmuş, ancak Allah'ın bileceği gizemli faaliyetler içinde olan, pasaportu Suudi Arabistan da dahil olmak üzere şüpheli vizelerle dolu olan, ufak tefek bir Bangladeşli olan Lulu. Çinliler ve Ruslar ona alerjik bir Pekin köpeği muamelesi yapıyor. Trenin yiyeceklerinin, her sabah 5'te namaza kalkan bu katı Müslüman için katlanılamaz olduğu tahmin edilebilir – Reşid Muhammed, tam altı günü ekmek ve suyla geçiriyor. 



Skolka? Bu, Trans-Mançurya çarşısında uzaktan Moskova'nın görünmesine dair bir motto. Pink Floyd, efsanevi Dark Side of the Moon'u Brejnev döneminin zirve noktasında çıkarmıştı; şimdi Moskova banliyöleri hayalet şehir gibi, ayın karanlık tarafını andırıyor. Stalin'in meczup mirasını hafifleten tek şey, çiçek, meyve veya tatlı Gürcistan konyağı satan bir kiosk.

 

Moskova'daki dokuz tren istasyonundan biri olan Yaroslavlsky Vakzal'a zombi gibi ve sadece birkaç saat gecikmeli olarak ulaşıyoruz; burada çok sayıda Volga taksisi, kıymetli Çin kargosu için savaşıyor.  Rezervasyonsuz olarak Doğu Avrupa'ya gidecek olanlar kaderlerine mahkum: Varşova ve Berlin'e koltuk ancak 40 gün sonrası için var.



Şenzen, Guangzhou, Şangay ve Pekin'de, Tiananmen sonrası Çin'in, ekonominin lokomotif olduğu ve politikanın trenin arkasına bağlı olduğu “piyasa sosyalizminin” göz alıcı başarısına tanık oldum. Politikanın lokomotif olduğu Moskova'yla olan karşıtlıktan daha şaşırtıcı bir şey yoktu. 



Kremlin'e üç metro durağı mesafede, bir dişçilik öğrencisi olan Dmitri'nin evinde kaldım ve küçük bir servet anlamına gelecek şekilde günde 6 dolar ödüyordum. O ve kız arkadaşı, iki yatak odalı ve tek banyolu bir apartman dairesini, zaman zaman gelen ve ana yatak odasında kalan Batılı ziyaretçilerin dışında, bir köpek de dahil olmak üzere koca bir aileyle tehlikeli bir şekilde bölüşüyordu. Bu, üst-orta sınıf yaşam tarzı olarak görülüyordu.

 

Güzel metro istasyonlarında, Trans-Siberya çarşısı geri dönmüştü; satılanlar, siyasi veya porno içerikli samizdat'lar, ikinci el kıyafetler ve her türden sıvı şişeleriydi. Hakikati ancak Kızıl Meydan'a vardığım zaman gördüm; Himalayalar'da ve Çin'de, ait olduğum zaman dilimi hala Gorbaçov dönemine aitti. Şimdi Kremlin'in tepesinde  - ve Dzerzhinsky meydanının ortasında, KGB binasının önünde – Rus bayrağı vardı. Mükemmel bir ahmak olarak, eski Sovyet gizli polisinin başkanı Felix Dzerzhinsky'nin heykelini görmek istiyorum ki, bir öğrenci haftalar önce bu heykelin yıkıldığı ikazında bulunuyor. Gorbaçov şimdi bir votka markası. Ve ben KGB binasına giremiyorum.

  

Bütün şehir dev bir Türk çarşısına dönüşmüş. Boris Yeltsin kaldırımları özgürleştirdikten sonra, herkes bu privatizatsiya şeyini deneyimlemek istiyor. 1990 yılına kadar, kimse bir çek veya kredi kartının ne olduğunu bilmezdi ve 1 dolar 1 rubleye eşittti. Prospekt Marka ve Gorki caddesinde tam anlamıyla sersemleten sokak pazarları var, herkes sessizce mallarını sergiliyor; kırık bir oyuncak bebek, bir tek ayakkabı, tozlu şampanya şişeleri, parfüm, hazır kahve, sardalya konserveleri ve boş bir bira şişesi. 



Sokaklar, Trans-Siberya yolcularının getirdiği ıvır-zıvırla dolu, fakat süpermarketler boş. Çok az süt veya et var, fakat bolca konserve balık ve hiçbir şey almamak için oluşmuş sonu gelmez kuyruklar var – potansiyel müşteriler satranç oynamayı kabullenmiş. 



Şehirdeki en sarsıcı şey, Puşkin meydanındaki yeni McDonald's – bu, dünyada en yoğun olan McDonald'slardan biri ve Eva Herzigova gibi gülümseyen kasiyerler tarafından 50 sente tam öğünler satıyor. MacD'nin önünde turistler için kağıttan bir Gorbi var ve bir kalabalık, 5 dolara havyar kutuları ve 3 dolara şampanya satıyor. GUM departmanı mağazasında, birkaç Sony ve Honda showroom'u ve yeni bir Dior penceresi dışında pek bir şey yok. 



Bu yakın geçmiş, gitmeye izin vermiyor; Avrupa'yı aramak imkansız. Postaneden faks göndermek imkansız. Tren rezervasyonu yapmak imkansız – en azından Lubyanka'daki Aeroflot dükkanundan yapmak imkansız, bu sadece mağara gibi Intourist Hotel'de mümkün. 



Mockba Hotel'in kasvetli zemin katında, bir Ionesco oyunundan çıkmış sağır ve dilsiz karakterler koridorları doldururken, otel barının önünde bira kara borsası iş yapıyor. Bir bardak şampanya 50 sente gidiyor.  Efsanevi Metropol'ün salonunda – Troçki'nin favorisi 1899 Grand Dame – sek martini 7,70 dolar. Metropol yeni Wall Street olmuş; Danimarkalılar, İtalyanlar, Amerikalılar ve Çinliler, Heineken'leri deviren bu Cesur Yeni Dünya'yı tartışıyor.

  

Pazar gününe denk gelen Silahlı Kuvvetler Günü'nde, nazik bir şekilde önlenen bir komünist gösteri var, çok sayıda yaşlı kadın, çiçekler ve bayraklar taşıyor. Anarşist bayraklar taşıyan Moskova punk'çıları ise Silahlı Kuvvetler'i protesto ediyor. Tarih öncesinden kalma bir Volga araç Sheremetyevo'ya götürürken 1950'lerin Soğuk Savaş'ını anlatan bir film setinden geçiyormuş gibi hissediyorum. Volga lıkırdıyor, duruyor, soğuyor, çalışıyor, lıkırdıyor, yine duruyor, soğuyor: adeta Yeni Rusya'nın bir metaforu. Ve ben, Paris'e dönmek için Aeroflot SU 576'ı neredeyse özlüyorum. 



 

Hiçbir şey aynı şekilde (tek kutuplu) olmayacak

 

 
İşte o günler böyleydi. O McDonald's – tek kutupluluğun, “tarihin sonunun”, Pax Americana'nın sembolü kısa süre önce kapandı.  McDonald's hamburger satarken Kaos İmparatorluğu'nun dünyayı tek başına yönetmesi giderek zorlaşıyor. Puşkin meydanında modaya uygun Cafe Puşkin, şimdi Rusların en iyi seçkin yemeklerini satıyor.



Ve hâlâ tek kutuplu, emperyal elit, hem Rusya'yı hem de Çin'i dışlanmış paryalar olarak görüyor. Adeta, 1990'larda donup kalmışız gibi. Rusya ve Çin, tahayyülün ötesinde değişmiş olabilir, fakat Kaos İmparatorluğu için öncelikler hala Ukrayna'dan başlayarak Rusya'yı küçük düşürmek ve Batı Pasifik'te Çin karşıtı bir askeri-ekonomik eksenle “Asya eksenine geçiş”i gerçekleştirmek. 



Eş zamanlı olarak Trans-Siberya kısa süre sonra, Çin'in yönetimindeki Yeni İpek Yollarına bağlanacak. Ve 2020'lerin başlarında bir gün bu, Avrasya'yı göz açıp kapayana kadar birbirine bağlayan bir yüksek hızlı tren ağı haline gelecek. Ve hiçbir şey aynı şekilde (tek kutuplu) olmayacak. Rusya Kırım şampanyasına dönüş hariç.

 

 

 

Çev: Selim Sezer

 

 

www.medyasafak.net