F. William Engdahl: İran-Rusya-Çin stratejik üçgeni

F. William Engdahl: İran-Rusya-Çin stratejik üçgeni
Bugün Fars Körfezi ve Hazar Denizi’nden Rusya, Kazakistan, Türkmenistan ve Çin’e kadar Avrasya çapında nereye gitsek, iki bin yıldan daha eski orijinal İpek Yolu çağından beri ilk defa yepyeni bir ekonomik alanın, Avrasya Merkezi alanının gelişim sürecine tanık oluyoruz. Eğer Türk hükümeti de candan bir şekilde OBOR projesine katılırsa, bir Avrasya dönüşümünün taşıdığı potansiyeller muazzam hale gelir.

 

 

İran-Rusya-Çin stratejik üçgeni

 

 

F. William Engdahl

 

 

New Eastern Outlook

 

 

Doğmakta olan bir Avrasya Altın Üçgeni olarak gördüğüm şeyde İran, Çin ve Rusya'yı birbirine bağlayan, gelişmekte olan ekonomik, siyasi ve askeri bağlar, önemli alanlarda derinleşmeye devam ediyor. Bu, yakın gelecekteki Trump Yönetimi altında ABD'nin jeopolitik stratejisi Washington'un hem İran'dan hem de Çin'den uzaklaşması olacak gibi görünürken, aynı zamanda da Washington ve Moskova arasında çatışmanın azaltılması havucu sallanırken oluyor – güç dengesini değiştirmeye çalışarak, Washington üzerine müthiş bir şekilde geri tepen iki cepheli bir savaştan kaçınma yönündeki klasik Halford Mackinder veya Kissinger jeopolitiği bu. Şu anda, Avrasya'nın kalbinin attığı yerdeki üç merkezi devlet arasındaki daha yakın işbirliğiyle geçen son birkaç yılın dinamiği, stratejik ivme kazanıyor. Bunun son adımı, Çin Savunma Bakanı'nın ve üst düzey Rus yetkililerin Tahran ziyareti oldu.

 

14-15 Kasım tarihlerinde Tahran'da, Çin Savunma Bakanı General Chang Wanquan'ın İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve İran Savunma Bakanı Hüseyin Dehghan ile gerçekleştirdiği görüşme esnasında iki büyük Avrasya ülkesi, askeri işbirliğini arttıracak bir anlaşma imzaladı. Anlaşma, ikili askeri eğitimin yoğunlaştırılması ve İran'ın bölgesel güvenlik meseleleri olarak gördüğü, listenin en başında terörizm ve Suriye'nin bulunduğu meseleler hakkında daha yakın işbirliği çağrısı yapıyor. İran Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Hüseyin Bakeri, İran'ın Irak ve Suriye'de terörist gruplarla savaşmada edindiği deneyimleri Çin'le paylaşmaya hazır olduğunu söyledi. Dehghan ise, anlaşmanın “Çin'le uzun vadeli askeri ve savunma amaçlı işbirliğinde bir derece artışını” temsil ettiğini ekledi.

 

Geçtiğimiz haftalarda Çin, Rusya ve İran'a katılarak, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad hükümeti adına IŞİD'e ve aralarında El Kaide-El Nusra Cephesi ile çok sayıda yan kolunun da olduğu terörist gruplara karşı savaşa doğrudan dahil oldu. Tahran'la yapılan ve Suriye savaşının getirdiği kaydadeğer bir saha deneyimini içeren resmi anlaşma, açık bir şekilde Çin-İran ikili ilişkilerinin derinleşmesini temsil ediyor.

 

Çin ve İran'ın Tahran'da görüştüğü sırada, Rus parlamentosunun üst kanadı Rusya Federasyonu Konseyi'ne bağlı Savunma ve Güvenlik Komitesi başkanı Viktor Ozerov da Tahran'daydı. Orada RAI Novosti'ye, Rusya ve İran'ın 10 milyar dolar değerinde bir silah anlaşması için görüşme yaptığını söyledi. Anlaşma, Rusya'nın İran'a T-90 tankları, ağır silah sistemleri, uçaklar ve helikopterler vermesini öngörüyor.

 

Kısacası, yükselen Avrasya Üçgeni'nin üç noktası arasındaki askeri savunma bağları derinleşiyor. Bunun dev sonuçları olacaktır ve bu yalnızca Ortadoğu'da Suriye ve Irak'a istikrar getirilmesi açısından olmayacaktır. Aynı zamanda Avrasya'nın kalbindeki üç büyük güç arasındaki gelişen ekonomik bağlara büyük bir itki kazandıracaktır.

 

İngiliz jeopolitiğinin babası Halford J. Mackinder, başkalarından farklı olarak Rusya'yı Merkez Güç (Heartland Power) olarak adlandırmış ve hayatının sonuna doğru, 1943 yılında, New York Dış İlişkiler Konseyi'nin gazetesi Foreign Affairs'in konuk yazar köşesi için yazdığı bir makalede Çin'in de Avrasya'nın merkez gücü olarak Rusya'yla eşit bir coğrafi ve siyasi rol oynayabileceğini ileri sürmüştü.

 

Bugün, Fars Körfezi petrolünün ve gaz üreticisi ülkelerin dünya ekonomisi açısından taşıdığı jeopolitik önemin 1943 yılından bu yana kaydettiği muazzam büyüme dikkate alındığından, İran'ın Çin'e ve Rusya'ya bağlanması, Mackinder'ın tanımlamasıyla yeni bir Merkez Güç meydana getirmektedir.

 

2013 yılından beri buna eklenen unsur, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping'in, Tek Kemer Tek Yol (OBOR) altyapısı olarak adlandırdığı şeyde bütün Avrasya'yı ve hatta Güney Asya'yı çapraz geçişle birbirine bağlama girişimidir. Hem Çin hem de Rusya, Orta Asya'nın, İran'ın -ve potansiyel olarak Türkiye'nin- yepyeni gelişen pazarlarını, içinde bulunduğumuz on yılın sonunda bütün Avrasya'nın ekonomik değerini halihazırda dönüştürmeye başlayacak olan uyumlu bir yüksek hızlı tren yolu ve deniz taşımacılığı limanları ağına bağlayacak olan bu multi-trilyon dolarlık altyapı projesinde İran'la işbirliği yapma konusunda resmen anlaştı.

 

Çin-İran ticareti

 

Zaten şimdiden, ABD ve AB'nin İran'a uyguladığı ağır yaptırımlara rağmen Çin-İran ticareti, 2015 nükleer anlaşmasının bazı yaptırımları hafifletmesinden önce bile büyümüştü. 1989 yılında 400 milyon dolar olan ikili ticaret, 2014 yılında 52 milyar dolara ulaştı. 2001 yılında 65 üyesi olan İran-Çin Ticaret ve Sanayi Odası'nın (I.C.C.C.I.) bugün 6,000 üyesi var. Bu, ekonomik işbirliğinin yoğunluğunun göstergesi.  

 

2016 yılının Ocak ayında yaptırımların kaldırılması üzerine Çin Devlet Başkanı Xi Jinping Tahran'a gitti ve burada iki ülke, büyük çaplı ekonomik anlaşmalar imzaladı. 23 Ocak görüşmelerinin akabinde İran Cumhurbaşkanı Ruhani, “İran ve Çin'in önümüzdeki 10 yıl içinde ticaret hacmini 600 milyar dolara çıkarma konusunda anlaştığını” duyurdu ve iki ülkenin “stratejik ilişkiler kurma konusunda anlaştığını, bunun da 25 yıllık kapsamlı bir belgeye yansıtıldığını” ekledi. Dahası İran, nükleer enerji işbirliğine ve Rusya ile Avrasya Ekonomik Birliği ülkelerinin 2015 yılında katılma konusunda anlaştığı Çin'in Tek Kemer Tek Yol projesine resmen katılmaya onay verdi.

 

İran – kilit bağlantı

 

Çin'in zaman zaman Yeni Ekonomik İpek Yolu diye de adlandırılan Tek Kemer Tek Yol projesi, parlak bir jeopolitik, ekonomik, askeri ve kültürel proje. Üye ülkelerin, ABD Deniz Kuvvetleri gücünün, devriye gezdikleri Malacca Boğazı üzerinden geçmesi gereken hayati ürünlerin Avrupa veya Ortadoğu'yla deniz yoluyla ticaretinin yapılmasına engel olmasından çok daha fazla korunaklı hale gelecek. Öte yandan, Washington ve Brüksel Rusya'nın Avrupa'yla olan ticaretine ekonomik yaptırımlar getirirken, Ukrayna krizi Rusya'yı çok daha ciddi bir şekilde “Doğu'ya kaymaya”, özellikle de Çin'e doğru kaymaya zorladı.

 

Şubat 2014 Ukrayna darbesinin Rusya ve ABD arasında yarattığı krizden bu yana ortaya çıkan şey, üç büyük güç – İran, Çin ve Rusya – arasında stratejik işbirliğidir: Zbigniew Brzezinski 1997 tarihli Büyük Satranç Tahtası isimli kitabında bunu, Washington'un 1989-91'de Sovyetler Birliği'ni yıkmasından beri Amerika Birleşik Devletleri'nin sahip olduğu tek süper güç üstünlüğü karşısındaki en büyük jeopolitik meydan okuma olarak tanımlamıştı.

 

Brzezinski o dönemde gayet isabetli bir şekilde şunları söylüyordu: “(…) Amerika'nın Avrasya'yı nasıl ‘idare ettiği' kritiktir. Avrasya'ya hakim olan bir güç, dünyanın en ileri ve ekonomik açıdan en üretken üç bölgesinden ikisini kontrol eder. Haritaya şöyle bir göz atmak ayrıca, Avrasya üzerinde kontrolün otomatik olarak Afrika'nın kontrol altına alınmasını getireceğini, Batı Yarımküresi'ni ve Okyanusya'yı (Avusturalya) dünyanın merkez kıtasının coğrafi periferisi haline getireceğini ortaya koyar. Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 75'i Avrasya'da yaşamaktadır ve dünyanın fiziksel zenginliklerinin de çoğu orada, hem işletmelerde hem de toprağının altındadır. Avrasya, dünyanın bilinen enerji kaynaklarının yaklaşık dörtte üçünü barındırmaktadır.”

 

Çin'in OBOR altyapı gelişmeleri altında Avrasya'nın kaynaşması açısından İran stratejik önemdedir. Çin İran petrolünün önde gelen bir alıcısı ve İran'ın en büyük ihracat müşterisi olduğu gibi, aynı zamanda İran Çin'in Orta Asya ve Avrupa'da yepyeni imalat ve lojistik merkezleri veya göbekleri oluşturma vizyonunda hayati önemdedir. Ve Hindistanlı strateji danışmanı Debalina Ghoshal'ın işaret ettiği gibi Çin, “İran'ın hem Hazar Denizi hem de Fars Körfezi'yle sınırı olan jeo-stratejik konumuna yakın ilgi göstermektedir. Bu konum aynı zamanda Çin'in Tek Kemer Tek Yol gündemini gerçekleştirmesine olanak sağlamaktadır.”

 

İran şimdiden, Çin'in OBOR demiryolu-liman büyük altyapı projesinin yakın zamanda tamamlanmış bir kısmına bağlandı. 2015 başlarında demiryolu taşımacılığı, beş yıl gibi etkileyici bir sürede tamamlanan ve Aralık 2014'te hizmete giren yeni Zhanaozen-Gyzylgaya (Kızılkaya)-Bereket-Kyzyl-Atrek-Gorgan demiryolu üzerinden işlemeye başladı.

 

Söz konusu ray hattı İran'ı, Türkmenistan ve Kazakistan'dan geçen demiryolu üzerinden Çin'e bağlıyor. Kazakistan, Xi Jinping'in 2013 yılında ilk defa bu ülkede açıklamasından bu yana OBOR projesinin kurucu üyesi. Kuzey-Güney Transnasyonal Ray Koridoru olarak bilinen yeni demiryolu bağlantısı, İran'ı Türkmenistan üzerinden Kazakistan'a ve Çin sınırına bağlıyor. 908 kilometrelik yeni demiryolu hattı, Kazakistan'daki Uzen'de başlıyor (120 km), Türkmenistan'daki Gyzylgaya-Bereket-Etrek'ten devam ediyor (700 km) ve İran'daki Gorgan'da son buluyor (88 km). Yeni demiryolu bağlantısının sonucu olarak taşımacılık trafiği kamyondan demiryoluna geçiş yapıyor, zira hat, bütün bir Hazar bölgesindeki temel önemdeki bütün limanları ve terminallari birbirine bağlıyor.

 

OBOR'un bir parçası olan ve kısa süre önce tamamlanan Uzen-Gorgan ray hattı, Orta Asya'nın bir kısmının ekonomik önemini dönüştürüyor.

 

Çin'e giden yeni İran-Türkmenistan-Kazakistan ray hattı, engin Orta Asya bölgesinin bütün bir ekonomik anlamını dönüştürecek. Türkmenistan'daki Bereket -ki bu bölge Hazar Denizi'ndeki Türkmenbaşı'nı Özbekistan, Doğu Kazakistan ve Çin'e bağlayan mevcut Trans-Hazar demiryolu hattının kesişme noktasıdır- şimdi, kendisini önde gelen bir demiryolu taşımacılığı göbeği haline getirecek şekilde, modern ve birinci sınıf bir demiryolu taşımacılığı terminaliyle birlikte geniş bir lokomotif onarım deposu alanı olma yolunda.

 

Dahası, Türkmen hükümeti Türkmenbaşı'nda, Rusya Federasyonu'na deniz yoluyla yeni ticaret bağlantıları kurulmasına olanak sağlayacak dev bir liman inşa ediyor. İran'daki Gorgan'a olan demiryolu bağlantısı şimdiden İran'ın ulusal demiryolu ağına bağlandı ve bu şekilde Çin, Orta Asya ve Fars Körfezi arasında demiryolu taşımacılığını mümkün kılacak. Bağlantı, güzergahı 400 km. kısaltacak ve taşıma süresini neredeyse yarı yarıya azaltacak; şu anda  45-60 gün olan süreyi 25-30 güne indirecek. Bu, devasa bir ekonomik kazanç.

 

Bu yılın Nisan ayından beri ayrıca Moskova ve Tahran, Hazar Denizi'nden İran üzerinden Fars Körfezi'ne gidecek bir gemi kanalı inşa etme yönünde tartışmalara girişti. Rusya, Azerbaycan ve İran da, Rusya'dan Azerbaycan üzerinden İran'a gidecek ve kısmen Hazar Denizi'nin batı kıyısını kullanacak olan Kuzey-Güney taşımacılık koridoru hakkındaki görüşmeleri hızlandırma konusunda anlaştı. Kuzey-Güney koridoru tamamlandığında Hindistan'dan Orta Asya'ya ve Rusya'ya olan ve şu anda Hindistan'ın Mumbai şehrinden Moskova'ya kadar 40 gün süren kargo taşımacılığı süresini 14 güne indirecek ve tıkalı ve pahalı Süveyş Kanalı'nı devre dışı bırakacak.

 

Bugün Fars Körfezi ve Hazar Denizi'nden Rusya, Kazakistan, Türkmenistan ve Çin'e kadar Avrasya çapında nereye gitsek, iki bin yıldan daha eski orijinal İpek Yolu çağından beri ilk defa yepyeni bir ekonomik alanın, Avrasya Merkezi alanının gelişim sürecine tanık oluyoruz.  Eğer Türk hükümeti de candan bir şekilde OBOR projesine katılırsa, bir Avrasya dönüşümünün taşıdığı potansiyeller muazzam hale gelir. Trump'ın başkanlığındaki bir ABD'nin Avrasya'daki bu güzel oluşumu yıkmaya çalışıp çalışmayacağını zaman içinde göreceğiz. Kısa konuşmalarının kulağa geldiği kadar akıllıysa, bu türden bir gelişmenin Amerika Birleşik Devletleri için iflas, ekonomik bunalım ve yıkım savaşları dışında tek gerçek gelecek alternatifi olduğunu anlayacaktır. Aksi halde, geri kalan dünyanın giderek büyüyen bir kısmı, yola “Tek Süper Güç” olmadan devam edecek gibi görünüyor.

 

 

Çev: Selim Sezer

 

www.medyasafak.net