Hizbullah’ın Suudiler karşısındaki sabrı tükendi / Hicaz Hizbullahı tekrar canlanabilir

Hizbullah’ın Suudiler karşısındaki sabrı tükendi / Hicaz Hizbullahı tekrar canlanabilir
1980'lerin başında Hassan es-Saffar'ın kurduğu Arap Yarımadası İslam Devrimi Teşkilatı'nı unutmamak gerekiyor. Ne de Krallığın, 1996 yılında Güney Lübnan'da hazırlandığı iddia edilen bir kamyonla gerçekleştirilen ve 19 ABD askeri personelinin öldürüldüğü El-Hobar bombalamasıyla suçladığı Suudi "Hicaz Hizbullahı"nı unutmalıyız.

 

 

Raialyoum

 

 

Abdel Bari Atwan

 

 

 

Lübnan Hizbullahı ile Suudi Arabistan arasındaki kan davası, partinin Çarşamba günü Beyrut'un güneyindeki kalesinde bir "Arap Yarımadası Muhalefet Konferansı"na ev sahipliği yapmasıyla yeni bir zirveye ulaştı. Toplantıya Hizbullah'ın Yürütme Komitesi başkanı Haşim Safiyüddin başkanlık etti ve görüşmelere önde gelen Lübnanlı Sünni ve Hıristiyan politikacıların yanı sıra birkaç Suudi muhalefet figürü de katıldı.

 

Hizbullah bu zamana dek Suudi Arabistan ile herhangi bir açık çatışmadan kaçınıyordu. Lübnan'ın iç dengelerine hep dikkat etti ve ülkenin, Krallıkla tarihî mezhep bağları olan Sünni topluluğunu üzmekten veya Suudi destekli Hıristiyan partilerle çatışmaktan kaçınmak istedi. Ancak bu durum, son haftalarda eski bakan George Kordahi'nin Yemen savaşını eleştirmesi üzerine dört Körfez büyükelçisinin Beyrut'tan çekilmesi ve en önemlisi Kral Salman'ın Hizbullah'ı, Lübnan’daki egemenliği sona erdirilmesi gereken “terörist” bir grup olarak etiketlemesinin sonrasında, Beyrut ve Riyad arasındaki ilişkilerde yaşanan krizden bu yana değişti.

 

Partinin ilk yanıtı, Genel Sekreter Hasan Nasrallah’ın İran Devrim Muhafızları komutanı Kasım Süleymani'nin şehadet yıldönümü münasebetiyle yaptığı konuşmada geldi. Suudi hükümdarını ve rejimini terörist olmakla ve Yemen, Suriye, Irak ve başka yerlerdeki binlerce masum insanı öldürmekle suçlayarak iyi bir karşılık verdi.

 

Bu tepki, muhalefet gruplarını desteklemek ve teşvik etmek de dâhil olmak üzere Krallığa karşı “siyasi savaş” ilan etme yeni stratejisinin yalnızca bir parçası gibi görünüyor. Parti’ye yakın bilgili kaynaklar, önümüzdeki haftalarda ve aylarda hareketin bundan daha ileri de gidebileceğini öne sürüyorlar.

 

Hizbullah'ın ikinci komutanı olarak tanımlanan Safiyüddine, muhalefet konferansını, Parti’nin kendisine veya destekçilerine yönelik herhangi bir Suudi “küstahlığına” şiddetle yanıt vereceği konusunda uyarıda bulunan bir konuşmayla açtı. Ve krallığın Lübnan'a hükmetme hedefinden vazgeçmesini ve Lübnan'ı tehdit edip iç işlerine karışmayı bırakmasını istedi.

 

 

Bu yeni stratejinin nasıl gelişebileceğini söylemek zor. Ancak savaşı Suudi Arabistan'a, özellikle de Şii azınlığın çoğunun yaşadığı doğudaki Ahsa bölgesine götürmeyi içeren geçmiş örnekler var. 1980'lerin başında Hassan es-Saffar'ın kurduğu Arap Yarımadası İslam Devrimi Teşkilatı'nı unutmamak gerekiyor. Ne de Krallığın, 1996 yılında Güney Lübnan'da hazırlandığı iddia edilen bir kamyonla gerçekleştirilen ve 19 ABD askeri personelinin öldürüldüğü El-Hobar bombalamasıyla suçladığı Suudi "Hicaz Hizbullahı"nı unutmalıyız. Bu kampanya ancak Kral Fahd'ın Şii muhalif gruplarla müzakere etme, üyelerine garantiler verme ve toplumsal şikâyetlerinin bir kısmını ele alma konusunda gösterdiği sağduyu ile sona ermişti. Bu örgütlerin de liderlerinden bazıları bu haftaki Beyrut konferansının en yüksek profilli katılımcıları arasında yer alıyordu. Bu yoksa onların dirilişine mi işaret ediyor?

 

O zamanlar Suudi hükümeti Hizbullah'la bir savaş başlatmamış veya onu terörizmle suçlamamıştı. Dahası, dönemin içişleri bakanı Prens Nayef, güvenliklerinin tamamen kendi iç işleri olduğu gerekçesiyle, bu bombalamadaki – ve aynı yıl, bir Suudi Ulusal Muhafız üssündeki Amerikalı danışmanlara yönelik başka bir saldırıdaki – şüphelileri Amerikalıların sorgulamasına bile izin vermedi.

 

 

Suudi Arabistan değişti. Yeni liderliği, seleflerinin siyasi ve diplomatik temel kurallarının çoğunu terk etti. Hizbullah da değişti ve Direniş Ekseni'nin dayanak noktası ve bölgesel bir askeri güç haline geldi. Hizbullah ayrıca kuzeyde Irak, güneyde Yemen ve doğuda İran'daki müttefikleri aracılığıyla Suudi Krallığının içlerine her zamankinden daha yakın. Bu konudaki mesajı nettir.

 

Suudi Arabistan ile Hizbullah arasındaki gerginlik devam edecek çünkü Hizbullah’ın sabrı tükendi ve güçlü bir misilleme yapmaya karar verdi. Bunun, sonraki hangi adımları gerektireceğini kimse tahmin edemez.

 

 

Çeviri: Medya Şafak