ÖZEL: Yenilgici Düşünceye Yanıt (6): Bir kamu malı olarak özgürleşme

ÖZEL: Yenilgici Düşünceye Yanıt (6): Bir kamu malı olarak özgürleşme
Onlar ve onların çocukları işgal, bölünme ve diktatörlük batağına saplanmış bir toplumda yaşamaya devam etmek zorunda kalacaklar, zira hiçbir şey yapmamanın ve hiçbir fedakârlıkta bulunmamanın bedeli budur. Bu, küçük düşünmenin fırsat maliyetidir. Yenilgici düşünce bireysel olarak rasyonel gibi görünse de uzun vadede toplumu mağlup eder, yani irrasyoneldir.

 

 

Bir Kamu Malı Olarak Özgürleşme

 

Free Arab Voice

 

Ekonomi bilimini öğrendiğim ve öğrettiğim birkaç yıl boyunca, basit ama kullanışlı kamu malları kavramıyla defalarca karşılaştım. Kamu mallarının aksine ise özel mallar, bilgisayarınız, saç kesiminiz, kıyafetleriniz ya da restoran veya otel hizmetleri gibi genellikle satın aldığınız mal ve hizmetlerden ibarettir. Öte yandan kamu mallarının ödeme yapmayanlar tarafından tüketimini –bu mallar bir kez üretildikten sonra- kısıtlayamazsınız. Erişim üzerinde kontrolünüz yoktur. Ulusal savunma ya da hastalık kontrolü böyledir. Bir kez sağlandıklarında, parasını ödeyip ödemediklerine bakılmaksızın bir ülkenin tüm sakinlerine sağlanırlar. Radyo yayınları da bir kamu malıdır çünkü yayıncılar, yayınları dinleyen herkesten, tam olarak dinledikleri süre boyunca ücret talep edemezler. (Kamu radyosu, "ücretsiz" yayınlarının reklamlarla finanse edilmemesi nedeniyle farklıdır, bu nedenle bağış veya devlet yardımı alırlar).

 

 

Ancak erişimi kontrol edilebilen kamuya açık yollar, parklar, okullar ve hastanelerin kamu malı sayılmaları daha gevşektir. Aslında bunlara “erdemli mallar” denir. Hükümet isterse bunları kullananlardan ücret alabilir, ancak genellikle almaz, bu nedenle kamu malıymış gibi muamele görürler. Ancak yangından korunma (ABD'de) ve hava trafiği kontrolü kamu mallarının tipik ders kitabı örnekleri olarak sunulur.

 

Kamu mallarının temel sorunu, özellikle Üçüncü Dünya ülkelerinde genellikle üretilmemeleri ya da az üretilmeleridir, çünkü ne özel şirketler ne de bireyler, bunlardan herkes faydalanabilecekken maliyetin bu kadar büyük bir kısmını kendilerinin üstlenmesinin rasyonel olduğunu düşünmezler. Bunu bir de şöyle düşünün. ABD'de bir otoyolda araba kullandıysanız, her birkaç yüz metrede bir, genellikle ezilmiş başıboş hayvanların leşlerini bulacağınızı bilirsiniz. Neden bunlara her rastladığınızda kenara çekip bu leşleri yakmıyor ya da gömmüyor, sonra da kanlı yerleri süpürüp yıkamıyorsunuz?

 

 

Anladınız değil mi? Sizin sağlamadığınız bu hizmet bir kamu malı örneğidir.

 

Birkaç yıl önce gece geç saatlere kadar mikroekonomi sınavına çalışırken zihnim ciddi bir erteleme nöbetine (procrastination) tutuldu. Bu da beni sonunda, genel olarak ezilenlerin kurtuluşunun, özelde de Filistin'in özgürleştirilerek Arap birliğinin sağlanmasının, bizim Arap örnekliğimizde kamu mallarının en üstün misalleri olduğu düşüncesine götürdü. Bunlar üretilmeyecekler çünkü tıpkı diğer kamu malları gibi:

 

1) Maliyetleri tek bir birey ya da grup tarafından karşılanamayacak kadar yüksek,

 

2) Faydaları, maliyetine katlanmayanlardan kolayca geri alınamaz ve

 

3) Şu anda Arap dünyasında, ister hükümet ister siyasi parti ya da hareket olsun, toplumun geri kalanı adına bu siyasi kamu mallarının üretimini etkin bir şekilde üstlenmeye istekli ve bunu yapabilecek merkezi bir sosyal kurum bulunmuyor. Filistin davasına aşina olanlarınız, muhtemelen tükenmiş bir eylemci ya da savaşçının üzerine aşırı yük bindiğinde öfkeyle şöyle dediğini çokça duymuştur: "Filistin sadece benim değil ki!"

 

Aslında Filistin'in kurtuluşu gibi kamusal bir davaya katkıda bulunmak için hayatını riske atan, uzun hapis cezalarını, zulmü veya ailesinin refah kaybını göze alan bir eylemci, kişisel olarak elde etmeyi beklediği faydalardan çok daha fazla bir maliyeti ortaya koymaktadır. Ancak bu, Filistin'in kurtuluşunun ya da Arap birliğinin pek çok düşmanının ya davaya olan bağlılığınızdan vazgeçmeniz ya da sizi hainleştirmek için (işkence altında ya da yenilgici ağızlarıyla) size hatırlatmaya çalıştığı bir çizgidir. Onlar toplumsal maliyet ve fayda yerine bireysel maliyetler ve faydalar açısından düşünmenizi sağlamaya çalışırlar.

 

Bunun daha kötü bir uzantısı da “herkes böyle yapıyor” çizgisidir. Burada size herkesin kendi çıkarını düşündüğü, "İsrail" ile normalleştiği, rüşvet kabul ettiği, para için davasını sattığı, beladan kaçındığı ve “gerçekçi olmayan” hedefleri bıraktığı söylenir, öyleyse siz neden farklı olasınız ki? Hem ne değişecek ki? Benzer cümleler bazı isteksiz kızların, diğer herkesin de ahlaki açıdan kusurlu olduğu bahanesiyle fuhşu kabul etmelerini sağlamak için de kullanılmaktadır (ki bu durum doğru olsa bile, yine de fuhuş için geçerli bir sosyal gerekçe oluşturmaz). Bizim buradaki kaygımız, bireysel ve kamusal çıkarlar arasındaki çatışmanın, kamusal davalarda eylemsizliği ve kolektif bilinçte yenilgi duygusunu yaygınlaştırmak isteyenler tarafından nasıl başarılı bir şekilde vurgulandığını ve manipüle edildiğini göstermektir.

 

Bununla birlikte, ulusal savunma, suçla mücadele, hastalık kontrolü gibi kamu mallarının sağlandığı toplumların, bu kamu mallarının sağlanmadığı toplumlardan çok daha iyi durumda olduğu açıktır. Ancak tüm kamu mallarının maliyeti aynı değildir. Ve tüm maliyetler de mali değildir. Özel maliyetlerinin özel faydalarını aşacağına inandıkları için hiçbir fedakârlık yapmamanın mantıklı olduğunu düşünenler, eninde sonunda ödediklerini alacaklardır: Hiçbir şey!  Onlar ve onların çocukları işgal, bölünme ve diktatörlük batağına saplanmış bir toplumda yaşamaya devam etmek zorunda kalacaklar, zira hiçbir şey yapmamanın ve hiçbir fedakârlıkta bulunmamanın bedeli budur. Bu, küçük düşünmenin fırsat maliyetidir. Yenilgici düşünce bireysel olarak rasyonel gibi görünse de uzun vadede toplumu mağlup eder, yani irrasyoneldir.

 

 

Çeviri: Medya Şafak