Analiz: Suriye İsrail F-16'sı Düşürüp Denizaltısını da Batırdı

Analiz: Suriye İsrail F-16'sı Düşürüp Denizaltısını da Batırdı
Press TV'de yayınlanan bu analizde, çok önemli iddialara yer veriliyor...

F-16 kaybı, İsrail'i küçük düşürdü

 

Mike Chester

 

Press TV

 

İsrail, 8 Temmuz günü F-16 uçaklarından birinin Gazze kıyıları üzerinde mekanik bir arıza yaşadığını açıkladı. İsrail ordusunun bir sözcüsü, her iki pilotun da kurtarıldığını söyledi. Uçağın Akdeniz'e düştüğü söylendi.


Bu hikayenin hemen hemen hiçbir tarafı doğru değil. Bu, Amerikan Deniz Kuvvetleri'nin 22 deniz komandosunu bir Ulusal Muhafız helikopterine koyma hikâyesi kadar anlam taşıyor. Kimse ona inanmamıştı.

 

İsrail bir F-16 kaybetti. İlk hat uçaklarından birinin artık “envanter”lerinde olmadığı gerçeğini saklayamıyorlar.

İsrail, pek çok raporun şimdi gösterdiği ve hatta belki de doğruladığı üzere gerçekten de bir F-16'sı ile 2 kişilik mürettebatını, iddia edilen olaydan 48 saat önce ve iddia edilen yerden yaklaşık 400 mil uzakta, Suriye'ye ait bir S-300 füzesinin vurmasıyla mı kaybetti?
 

4 Mayıs 2013 günü Suriye Deniz Kuvvetleri, bir İsrail Yunus denizaltısını batırdı. İsrail böyle bir kaybın kamuoyu önündeki küçük düşürücülüğünü kabul etmek istemiyor: bu ölçekteki bir felaketi yurttaşlarından gizlemek için iki aydır, kalan denizaltılarda gemi numaraları yeniden boyanıyor ve mürettebat listeleri değiştiriliyor.  


Özellikle de bir hücum harekâtı sırasında uçak veya Yunus denizaltı gibi bir şeyin kaybı, bir dizi nedenden ötürü hiçbir zaman kamuoyuna açıklanmaz. Bilgi sahibi kaynaklar, Gazze kıyıları üzerinde gerçekleştiği söylenen F-16 eğitim kazasının, Suriye cephaneliği tarafından bir S-300 bileşeniyle hedef alınarak yapıldığı iddia edilen bir saldırı sonucunda gerçekleşen uçak kaybı için bir örtü olduğunu açığa çıkardı.

Bu “saldırı” kulağımıza inanılması zor geldi, üstelik bu, “karmaşık bağlantıları” olduğu söylentileri dolaşan bir kuruluş olan Global Research tarafından aktarılıyordu.

Öncelikle bu füze sistemleri, hızlıca yerleştirilmek üzere tasarlanmış ro-ro ateşleme sistemleridir. Gelmelerinin hemen arkasından, inanmayacağınız kadar kısa bir süre içinde ateşlemeye hazır hale gelir.

İkinci olarak S-300 bileşenleri veya envanter füzeleri, asla açık bir antrepo tesisinde saklanmayacaktır. Her füze kıtası sürekli olarak hareket eder ve envanterini de kendisiyle birlikte hareketli halde tutar. 

Tarihsel olarak, S-300 füzelerini yok etmenin en iyi yolu, onlara doğru veya belki de tersi yönde uçak çarptırmaktır.

Üçüncü olarak, ileri eğitim almış pilotlar, ki İsrail'de bunlardan bulunmaktadır, hava savunma sistemlerini yenilgiye uğratacak şekilde eğitilirler. Bir başka deyişle İsrailliler, 50 feet'ten uçarak saldırı gerçekleştirebilirlerdi. Kaynaklarımız, Global Research'te gösterilen fotoğraftaki patlamanın, bir F-16B'nin standart yükü olan demir bomba patlamasına uygun olduğunu söylüyorlar. Fakat içeri girmek başka bir şeydir, dışarıya canlı çıkmak tamamen başka bir şeydir.   

İsrailliler için pilotlarının kaybetmemek, on yıllardan beri halkın moralini yüksek tutan bir şey olmuştur. 1973 savaşı sırasında Suriye üzerinden gelen Sovyet SAMS'ları İsrail Hava Kuvvetleri'nin önemli bir bölümünü yok etmişti.  Amerikan uçakları hızlıca İsrail'in Davud yıldızı ile yeniden boyanmış, Amerikan pilotları kuralları ihlal etmişti. Bunca zaman sonra bu hikaye hâlâ anlatılır. 


ABD'ye karşı uygulanan ve Amerikan ekonomisini, halen toparlamaya çalıştığımız bir serbest düşüşe getiren petrol ambargosunun gerçek nedeni buydu.

İsrailliler, Sampson opsiyonuyla cevap verme tehdidinde bulunabilecek nükleer silahlara sahip, ancak bu Siyonist deneyimin sonu olur; maalesef Kutsal Topraklar'ın mimarisinden pek çok şeyin de sonu olur. Fakat Siyonistlerin Rusya'yla veya henüz tarafsızlaştıramadıkları bir başka büyük güçle karşı karşıya gelmesi, yapamayacaklarını bildikleri bir şeydir. Onlar, saldırı köpeği işlevi görmek üzere ABD'ye güvenmek zorundalar.  

İsrail, “zafer”lerini blog dünyasını sızdırarak böbürlenmemeyi seçmiş olsaydı, bir saldırı olduğunu hiçbir zaman bilmeyebilirdik. Tek bir uçağın kaybı, iki küçük mesele dışında utanç verici olmazdı.

Hava savunma sistemlerini yok etme misyonunun başarısını, bu savunma sistemleri karşısında bir uçağı kaybetmek dışında kadar alaşağı edecek bir şey yoktur. Savunma Bakanlığı'ndaki üst düzey kaynaklar, İsrail'in uzun süredir S-300 sistemlerini yenilgiye uğratmak için “kendi üretimi” ECM'leri (Elektronik Karşılık Önlemleri) kullanabilmesiyle övündüğünü gösteriyor.

İsrail'in, elinde sinagog şapkası, yüzünde yumurtayla Pentagon'u bir sonraki çağırışında, tonları daha fazla sınırlanmış olacak.

Demir Kubbe'nin %2 başarı oranını tartışmamıza gerek var mı? 

Tek bir uçak kaybının hasıraltı edilmesi görece kolaydır, fakat büyük bir sözleşme, her ne kadar medya bu bilginin kamuoyuna ulaşmasını kesin olarak engellese de, 1973'te olduğu gibi uçakların yağmasına neden olabilir.

Amerika'nın ileri üsler kurma konusunda bu kadar saldırgan olmasının nedenlerinden biri, füzelerini bölgede etkili hücum veya savunmada kullanılabilecek stratejik konumlara getirmek istemesidir. 

Konvansiyonel pilotlu uçaklar için ölüm tuzağı getiren yeni Rus füze savunma teknolojisi tam olarak yerleştirildiğinde, Batı'nın önemli sonuçlar olmadan güç yoluyla bir alana inme yeteneği tarih olacaktır.

Bütün planlanan saldırılar, olası başarısız misyonları yurttaşlardan gizlemek üzere, beklenmedik durumlar için gizleme ve kandırma planları içerirler. Bunu, Amerikan halkından hakikatleri saklayan ulusal güvenlik gizliliğini kullanarak yaparlar.

Hiçbir zaman bilinmeyecek hatalar hiçbir zaman belirlenemeyeceği için bu durum, bir süredir Amerikan ulusal güvenliğine tehdit oluşturmaya başladı. Harekatların gizli veya çok gizli olarak tasarlanması, Amerikan çıkarlarına zarar verilen yabancı hükümetlerin çıkarlarına hizmet eden şeylerin üzerini örtmek için de kullanılabilir. 

Eğer bu pilotlar öldüyse, ölümün gerçek nedeni aşırı böbürlenmedir. Suriye saldırıyı hiçbir zaman kabul etmeyecektir. Suriye “öldürme” iddiasında bile bulunamaz.

Korkulan şey İsraillilerin umutsuzluğudur.
 

Çev: Selim Sezer
 

medyasafak.com