Ahmed Esir, Bir Hayal Kırıklığı Sembolü!

Ahmed Esir, Bir Hayal Kırıklığı Sembolü!
Şeyh Ahmed Esir’in popülerliği, dikkatle seçtiği rakipleri arasında korkutucu bir boyutta artmadı. Fakat diğerlerini iki nedenden ötürü korkutuyor:

İbrahim el-Emin
 

Moqawama.org/El Ahbar

Şeyh Ahmed Esir'in popülerliği, dikkatle seçtiği rakipleri arasında korkutucu bir boyutta artmadı. Fakat diğerlerini iki nedenden ötürü korkutuyor:

- Eylem ve davranışları, herhangi bir siyasi veya siyasi olmayan sınırlamaya tabi değil. Tamir'deki üç ölü bırakan kanlı mücadele, bu adamın benzer ve hatta daha geniş bir deneyimi seçtiğinin kanıtıdır. Bu yüzden dikkatli olmak gerekir!

- Savunduğunu iddia ettiği azımsanamayacak bir Sünni çoğunluk, onu kendi cemaati içinde bir yabancıya çeviren bir biçimde onu reddetmiyor. Hizbulah'ın Şii ve 14 Mart'çı rakipleri tarafından karşılandığında nasıl olacağını düşünün!

Şimdi herkes politikacıların “Esir olgusu” olarak betimlediği şeyle uğraşıyor ve bu adamın belli bir coğrafi nokta ve belli kişiler içinde tecrit olduğunu ve bunun çok kısa zaman içinde solup gidecek bir olgu olduğunu düşünüyor. Bazı kurumlar ve taraflar, bir patlama veya şiddetlenmeyi engellemek için güvenlik ve lojistik önlemlerini sıkılaştırıyor. Eş zamanlı olarak siyasi partiler, onun gündelik olarak deldiği meyveleri yakından incelemeye girişiyor.
 

Esir'in Hizbullah, Emel Hareketi, Özgür Vatansever Hareketi ve 8 Mart kampının destekçilerinin içinde geniş bir grubu provoke etmeyi başardığı kesin. Hatta kendisine yönelik bir Şii hayranlığı yaratmayı, pek çok kişinin onunla ilgili tartışmaya gitmeyi reddederek devletten bu meseleyi halletmesini istemelerini sağlamayı başarabildi. Böyle bir talep, ya sürdürdüğü seferberliği sonlandırmasını isteyerek, ya da bunu yapmaya zorlayarak, yaptığı şeyleri durdurması için baskı yapmak anlamına geliyor.

Esir'i “kontrol altına almayı” isteyen her iki yol da, açıkça baskıcı bir önlemi gerektiriyor. Gerçekte, bunlar şu hipoteze dayanıyorlar: Esir seferberliği durdurduğu zaman destekçileri dağılacak ve her biri evlerine gidecektir.


14 Mart'a dönen Gelecek Hareketi, bu adamın Hariri ailesinin pek çok destekçisini sadece Sayda'da değil, aynı zamanda Beyrut'ta, kuzeyde, Bekaa'da, İklim el-Harrub ve Arkub'da kendi tarafına çektiğini kanıtladığında alarm verdi. Hariri ailesinin korktuğu şey haline geldi. Ve gerçekten de haklılar! Esir'in toplantılarından sahneler, Gelecek Hareketi'nin kutlamalarının sadece en üst düzey kişilerin katıldığı etkinlikler haline geldiği bir zamanda, gençlik arasındaki canlılığı yansıtıyor.

İşte Hariri ailesini bir çözüm aramaya iten budur. Ancak politikada onların zihnini ele geçiren yatırım zihniyeti ve içine battıkları “siyasi ergenlik” durumu, aileyi kazanım aramaya itiyor. Devleti ve kurumları, Esir'i devre dışı bırakabileceklerine inandırmayı düşlüyorlar. Fakat daha da fazla destekçi kaybetmemek için kendi söylemlerinde bile bocalıyorlar. Bu yüzden de Esir'i Hizbullah'ta “kendini patlatmaya” yöneltmeyi düşünüyorlar. Böylelikle bir yandan ondan kurtulup, diğer yandan Hizbullah ile Sünniler arasında yeni bir sorun yaratabileceklerini ve daha sonra öfkeli sokakların kontrolünü ele alabileceklerini iddia ediyorlar.

Ve Esir'in hareketlerini ve devletin davranışlarını kontrol etmek “gündelik bir politika” olduğu için, hiç kimse bir sonrakinin ne olacağını düşünemiyor, özellikle de Suriye'de yaşanana benzer bir iç savaş ve mezhepçi taşkınlık korkusu büyürken. Halen Hizbullah, Esir, devlet ve bu meselenin içinde olan yerel ve yabancı aygıtlar şunları dikkate almalıdır:

- Esir'i ve onun söylemini destekleyen Sünniler, daha önce onları idare etmiş tüm liderliklere, adını koymak gerekirse Hariri ailesine karşı hayal kırıklıklarını ifade ediyorlar.

- Sünni sokağı şu anda kadar Esir'in onların adına konuştuğunu kabul ediyor. Fakat en azından şimdilik, onun bir lider haline geldiğini kabul etmiyor.

- Bizzat Esir'in dar siyasi deneyimi onu daha önceden, kanlı hatalar yapmaya itmişti ve belki bundan sonra da itecek. Bir şeylere öfkelenen biri, kendisini ve destekçilerini bir intihar eylemine sürüklemeden, karşı karşıya olduğu talepleri nasıl hayata geçireceğini düşünmelidir.

- Askeri kuruluşlar ve güvenlik kuruluşları, bütünüyle farklı bir idareyi gerektiren bazı yerel olguları anlamalıdır; örneğin Birlik Kooordinasyon Komitesi ülke çapında her şeyi içine alan bir sosyal gruplaşmanın herhangi bir parti veya siyasi programdan bağımsız olarak nasıl bir baskı gücü teşkil edebileceğinin iyi bir örneğini sundu. Bu yüzden güvenlik kuruluşları, ülke içindeki resmi bir taraftan herhangi bir siyasi karar gelmeden, otoritelerin bir sivil patlamayı durdurması için model teşkil edebilir.

- Hizbullah, Sünnilerin şu anda var olan ve kayıplar nedeniyle giderek büyüyen hayal kırıklığının arkasındaki derin nedenleri açıkça incelemelidir. Gerçekte, Mısır'da ve Kuzey Afrika'da başarı olarak düşünülen şeye rağmen sorun, ister devlet fikri (KİK'e karşı İran), ister örgütlü hareketler (Suriye'dekine karşı Bahreyn'deki hareket) isterse de aktif halk güçleri (Kaide'ye karşı Hizbullah) anlamında olsun net bir Şii üstünlüğünden ileri geliyor.

Bu bakımdan tartışılması gereken çok fazla mesele var. Her yerdeki bilge insanlar makul sonuçlara ulaşabilmek için ciddi ve cazip anlaşmalar yapmaya hazır olmadıkları sürece, boşluğu gerilim dolduracak ve belki de daha sonra kurşun vızıltıları baskın gelecektir.
 

Çev: Selim Sezer
 

medyasafak.com