"Argo, Hollywood’un Kirli Anti-İran Oyununda Oscar Kazandı"

"Argo, Hollywood’un Kirli Anti-İran Oyununda Oscar Kazandı"
Siyasal analistler, En İyi Film Oscarı’nın İranofobik Argo filmine verilmesinin, Hollywood propagandasının Makyavelci manevralarının giderek ayrıntılandırılan bir emperyalist şema izlemesi nedeniyle uzun süredir öngörülebilir olduğunu söylüyor.

Press TV


Kültür eleştirmeni Kim Nicolini, Ekim 2012'de yayınlanan bir makalede “Ben özellikle Obama Başkanlık seçimini kazanmayı başarabilirse bu filmin En İyi Film Oscarı ödülünü kazanacağına (her ne kadar kıyısından köşesinden de olsa “en iyi” hiçbir şeyi olmasa da) bahse girerim” diye yazmıştı.

Obama'nın ikinci defa seçilmesinden önce, “Argo, her şeyden önce, Hollywood tarafından, Başkanlık seçimine doğru giderken Obama yönetiminin muhafazakâr liberal politikalarını desteklemek için yaptığı bir  propaganda unsurudur” diyordu.   

Eleştirmen, “Aynı zamanda, solcular Kasım'da (2012) Obama'ya oy verirken savaşa da olur vermiş olacak şekilde, İran'a karşı Amerikan destekli  savaş için savaş çarklarını da hazırlıyor” diye belirtiyordu.

Ve Pazar günü Hollywood-Kaliforniya'daki Dolby Tiyatrosu'nda düzenlenen 85. Akademi Ödülleri töreninde ABD'nin First Lady'si Michelle Obama, Beyaz Saray'dan canlı olarak, Argo'nun En İyi Film Oscar'ını kazandığını açıkladı. 

ABD'li film yapımcısı Ben Affleck'in yönettiği gerilim filmi, genel hatlarıyla eski CIA ajanı Tony Mendez'in 1979 İran İslam Devrimi sonrasında Tahran'daki ABD Büyükelçiliği'nin ele geçirilmesi sırasında altı Amerikalı diplomatın kurtarılmasına dair anlattığı varsayımsal hikâyeye dayanıyor.  

ABD Büyükelçiliğini ele geçiren devrimci İranlı üniversite öğrencileri, büyükelçiliğin yeni doğan İslam Cumhuriyeti'ni yıkmaya çalışan bir casusluk merkezine dönüştüğüne inanıyorlardı.

Argo yalnızca İran'daki Kanada Büyükelçiliğinden 6 Amerikalının kurtarılması operasyonunu anlatıyor ve ABD Büyükelçiliği'nde 444 gün geçiren 53 Amerikalıdan bahsetmiyor.

Nicolini, hikayenin İran tarafını bütünüyle ihmal etmesi nedeniyle Argo'ya sert tepki gösteriyor ve “Film, olayların sterilize edilmiş bir versiyonu” diye belirtiyordu.

“Filmin tarihsel olaylar üzerindeki manipülasyonunda hakiki hiçbir şey yok” diyor ve filmi “saf siyasi propaganda” olarak tanımlıyordu.
 

Eleştirmen, “Ortadoğu'da ölen insanların (Amerikalılar, İranlılar, Iraklılar, Afganlar, vs.) düşünüldüğünde, neden Hollywood ve CIA tarafından kurtarılan 6 beyaz Amerikalı diplomata bu kadar dikkat etmeliyiz? Her gün katledilen ve işkence edilen ve bunları yaşamaya devam eden çok sayıda farklı kültürden başka insanlar ne olacak?” diye sorguluyordu.


Olayların Argo'daki versiyonunun en ihtilaflı yanlarından biri, kaçışta Kanada'nın rolüne dair, CIA-Kanada ortak gizli operasyonu olarak görülen şeyin çok hatalı bir dramatikleştirilmesi olarak görülüyor. 



Kanada'nın eski İran Büyükelçisi Ken Taylor filmi ağır bir şekilde eleştirdi ve “Eğlenceli taraf şu ki, Hollywood'daki senaryo yazarı (Chris Terrio) bahsettiği şey hakkında hiçbir fikre sahip değil” dedi ve Argo'nun Kanada'nın kayda değer düzeydeki müdahale ölçeğini önemsiz gibi gösterdiğini söyledi. 

Taylor, Argo'yu, İran halkının “siyah ve beyaz” olarak betimlenmesi ve imal edilmiş sahneler de dâhil olmak üzere bir dizi yaratıcı saygısızlığı birleştirmekle eleştiriyor ve Argo'nun “insanları kesinlikle doğru olmayan bir şekilde karakterize ettiğini” ekliyor.

 
Eski Kanada temsilcisi, Argo'nun “bir düzeyde adalet arayan” İran toplumunun “daha geleneksel” ve “daha az misafirperver tarafını” betimlediğini savundu. 

Siyasal analistler, Argo'nun, ABD'nin dünya çapında İranofobiyi teşvik etmek için propaganda aygıtındaki tüm araçları içeren kapsamlı şemasını ortaya çıkardığını söylüyor. 

İranlı akademisyen İsmail Selami, Kasım 2012'de Press TV internet sitesindeki bir makalesinde (medyasafak'ta yayınlanacak) “Argo, Hollywoodizm'in çok kötü bir örneği. Gerçekte, yalnızca ABD'de değil, dünyanın geri kalanını da da İranofobiyi kışkırtma amaçlı bir diğer girişimi” diye yazmıştı. 

“Son yıllarda İranofobi, izleyicileri manipüle etmede daha güçlü bir etkisi olduğu tartışmasız olan sinema da dâhil olmak üzere geniş bir medya alanını kuşatmaya başladı” dedi. 

Analist ayrıca Argo'nun yönetmenine İran toplumunu “basmakalıp ve karikatürize bir bakışla” betimlediği için sert tepki gösterdi ve Affeck'in İran'ın “adetleri ve gelenekleri” ile bilinçli olarak alay etmeye çalıştığını belirtti.

1979'da ABD Büyükelçiliği'ni ele geçiren öğrencilerin sözcülerinden olan, bugünün üst düzey İranlı yetkililerinden Masume Ebtekar, Press TV'ye verdiği bir röportajda başlangıçta filmin olayları dengeli bir şekilde sunacağını düşündüğünü, fakat filmi gördükten sonra bunun olayı gerçek haliyle yansıtmadığını gördüğünü söyledi. 

Ebtekar, “Amerikan Büyükelçiliği'ni ele geçiren grup, genç, son derece düzenli ve hayli onurlu bir grup erkek ve kadından oluşuyordu… Argo'da gördüğünüz sahneler bütünüyle yanlış” dedi. 

İranlı film eleştirmeni Mesud Furutan Press TV'ye, Argo'nun “politik motivasyonlu” olduğunu söyledi ve “Teknik bakımdan film iyi yapılmış, ama hikâye gerçek değil. Hikâye sipariş üzerine yapılmış ve nerede bitmesi gerektiğini görebiliyorsunuz. Film, politik motivasyonlu bir film” dedi.

19 Ocak 1981'de ABD ve İran arasında imzalanan Cezayir Anlaşması Amerikan diplomatların serbest bırakılmasını sağlamıştı. Birkaç gün sonra 53 Amerikalı Tahran'da serbest bırakıldı ve dakikalar sonra eski ABD Başkanı yemin ederek görevine başladı. 

Bununla birlikte siyasi gözlemciler, ABD'nin her zaman Cezayir Anlaşması'nı kamuoyundan saklamaya çalıştığını ve Argo'nun da bu anlaşmalardan bahsetmemesinin sürpriz olmadığını belirtiyorlar.

Çev: Selim Sezer

medyasafak.com