Bahreyn ve Olası Senaryolar

 Bahreyn ve Olası Senaryolar
Geçtiğimiz yıllarda, ne zaman Arap halkları kendilerini yönetenlere karşı haklarını aramaya kalksalar, Batı araya girmiş ve karşı iki cemaati tahrik etmiş, Amerika’nın yıkım getiren sisteminin idamesi için, grupları, “yıkıcı” bir ayrıştırmayla, devrim, reform hareketi ya da isyan/şiddet veya terörist hareketler diye tasnif etmiş

Geçtiğimiz yıllarda, ne zaman Arap halkları kendilerini yönetenlere karşı haklarını aramaya kalksalar, Batı araya girmiş ve karşı iki cemaati tahrik etmiş, Amerika'nın yıkım getiren sisteminin idamesi için, grupları, “yıkıcı” bir ayrıştırmayla, devrim, reform hareketi ya da isyan/şiddet veya terörist hareketler diye tasnif etmiş, böylece reformlar durmuş, sonra terörist gruplarla, ıslah grupları üzerine birlikte operasyonlar düzenlenmiş, tüm bu ayrışma ve tasnif ABD ve Batı'nın bölgedeki etnik ve çatışmacı siyasetine hizmet etmek için, özellikle de insanları İsrail'in önünden çekmek için kullanılmıştır.


Bu kaosun tam ortasında, korkarız ki,  “fikri, dini ve siyasi makamlarımız”ın birçoğu tuzağa düşerek kandırıldılar ve Arapların bulundukları durum bir yerden merhamet ve üzgünlüğü, diğer yandan da nefret ve tiksintiyi artırdığından kendilerini ayrışma ve tasnifin içerisinde kaybettiler, böylece gördük ki, Araplar birbirlerinin etlerini yiyorlar ve yabancı güçlerden yekdiğerini alaşağı etmek için yardım dileniyorlar.

Bu olayların ışığında, Arapların tüm paralarını ve güçlerini seferber ederek insanları öldürmek ve yıkmak istediği Suriye'ye ek olarak, görüyoruz ki, halk hareketinin başladığı ilk zamanlarda bile, siyasal sisteme karşı duranlar, insan ve yurttaş hakları üzerinde ıslah çalışması yapanlar şeytanlar olarak tanımlandı. Ama Bahreyn halkı şimdi geçmiş yılların birikmiş hesabını görmek istiyor, kendisini acılarının resimleri karşısında bulmuş ve bu da elemlerini bir an olsun azaltmıyor yalnız bunun olumlu yanları da var:

-          Kendi inançlarını ve hazırlıklarını korudular ve rejimin silahlı kuvvetlerinin, hem asker ve emniyetin hem de Suudi yarımadasından gelen kuvvetlerin tuzaklarına düşmediler.

-          Vatan bilinçlerini muhafaza ettiler ve ayrışma tuzağına düşmediler; çünkü bu söz bir kere edildiğinde, kral kendi tahtına oturacak, onları ayrımcık dosyalarıyla değerlendirecek, mutlak monarşisine devam edecek ve vatandaşlık haklarından küçük bir parça sunmakla yetinecekti.

-          Vahdetçi duruşlarını sürdürdüler ve sistemin onlar arasında fitne ve bölünme yaratma çalışmaları farklı düşüncedeki grupları bir araya getirmekten ve onları daha akil davranmaya itmekten başka bir işe yaramadı.

-          Rejim kuvvetlerinin baskılarına, çocukların, kadınların, yaşlıların, ev kadınlarının ev erzaklarını kesmesine, en otoriter rejimlerde dahi görülmemiş bir şekilde insanları iaşesiz yaşamaya itmesine rağmen, tüm durumları hesaba katan ilerici bir program üzerinde anlaşmaya vardılar.

Bunun yanında, Bahreyn Halk Hareketi, şunların da sıkıntısını çekti:

-          Neredeyse tüm Arap ve dünya medyası Bahreyn'e sırtını döndü ve Lübnan, İran, Irak gibi ülkelerden belli internet siteleri ve medya kurumları dışında herkes Bahreyn'de rejime baş kaldıran, güç ve şiddetten dolayı acı çeken bir kitlenin varlığını unuttu.

-          Arap Birliği önce durumu göz ardı etti ve daha sonra, monarşiye kollarını açtı. Zira “krallık memleketi restore edebilir” diye düşünüyorlardı. Burada şunun da belirtilmesi gerekiyor: hakikati bulmak, diyalog sağlamak ve sorunu çözmek için Bahreyn'de bulunan komite, rejim tarafından beslendikten sonra, birliğe geri döndü ve insanları “rahmet” adı altındaki bir zalimliğe terk etti.

-          Ellerindeki tek çare, muhalefeti mutaassıp mezhebi bir hareket olarak tanımlayıp, daha sonra da dışarıdan, İranlılar tarafından Körfez ülkelerinin istikrarını bozmak için içeriye getirilmiş bir şey olarak göstermek. Sonra da kitleleri cahillikle ve ülkeyi bölmekle suçluyorlar.

Ve şimdi, 14 Şubat 2012'de birinci yılını tamamlayan Bahreyn hareketi hakkında sorulan soru, nihayetinde ne olacağı ve Bahreyn aşağıda zikrettiğimiz senaryolardan biriyle yönetiliyor:

1-     Bahreyn rejimi, barışçıl gösteriler yapan halka daha fazla baskı yapacak ve şiddeti artırarak gösterileri durdurmalarını isteyecek ve yavaş yavaş hareketi söndürmeyi deneyecek. Bu durumda ölü sayısı ve kayıplar çok fazla artacak ve ülkeyi istikrara kavuşturmak imkânsız hale gelecek. Kralın hesabını ödeyeceği radikal bir çözüm olacak bu.

2-     Rejimin bekası için yapılan baskılar, ekonomi ve güvenlik açısından birçok problem doğuracak. Rejim, kaçınılmaz olarak muhalefetle ciddi görüşmeler yapacak ve geleceklerini inşa edebilecekleri hakları onlara verme yoluna gidecek.

3-     Rejim göstericilerle baş edemediğinden, şiddetten uzaklaşmak ve diyalog kapısını açmak için dış güçlerin çözümünü isteyecek ve bu şekilde insanlara haklarını vermeyi ve rejimini de korumayı deneyecek.

Bunca senaryo arasında zikretmek istemediğimiz şey, eğer halk muhalefetten vazgeçer ve reform çağrısını keserse ne olacağıdır, çünkü böylesi bir şey intihar demektir ve onlarca yıldır çekilen acılardan ve bağımsız bir devlet yaratma rüyasından vazgeçiştir. Bu görüş tartışmaya değmez. Diğer üçüne gelince, bölgesel ve uluslararası durumu ve Suudi Arabistan'ın vaziyetini göz önünde bulundurduğumuzda görüyoruz ki, Bahreyn'e arka çıkan Arap rejimlerinin hataları, Suriye meselesindeki hatalar, birinci senaryonun yani şiddetin artacağının, Bahreyn direnişinin durmayacağının ama devletin bugün olduğundan başka bir devlet olacağının göstergesidir.

 
Alalam.ir sitesinde Arapça yayınlanan bu analiz medyasafak.com için Hüseyin Beheşti tarafından çevrildi.