Robert Fisk: ABD El Nusra ile yan yana / Bu bir komplo teorisi değil

Robert Fisk: ABD El Nusra ile yan yana / Bu bir komplo teorisi değil
Ünlü gazeteci Robert Fisk'in Independent'ta çıkan yazısının çevirisini yayınlıyoruz

 

Amerika, El Nusra gibi teröristlerle yan yana mı geliyor? Bu bir komplo teorisi değil

 

 

Robert Fisk

 

 

 

Independent

 

 

 

 

Tarih de, istihbarat raporları da başka türlüsünü söylüyor.

 

Bugün “ılımlı” El Nusra isyancılarının tuhaf örneğine, ABD'nin desteğini kazanmak için anti-IŞİD kartını oynayan boğaz kesicilere ve infazcılara dönmek yanlış bir iş olmayacak.

 

Hatırlarsınız, bu grubun lideri Katar'dan yayın yapan El Cezire kanalına, El Kaide'yle bağlantılı savaşçılarının hem IŞİD'e hem de Beşar Esad'a karşı olduğunu, hatta Suriye'nin Hristiyan ve Alevi azınlıklarını koruduğunu söylemişti. Alışılagelmiş Amerikan nomenklaturası bunun zırva olduğunu söylüyor: onlara göre, ABD'nin bu adamlara variller dolusu yeni silahlar gönderebileceğini söyleyenler, “komplo teorisyenleri”. Hayır. ABD, kötü şöhretli, ancak yararsız olan “terör listesinde” bulunanlarla asla iş yapmayacaktır. Ayrıca Katar bu katilleri asla ılımlılar diye sunmayacaktır – değil mi?

 

Pekala, öncelikle, tüm bu komplo teorilerine başka bir yerden bakalım. Tesadüf eseri, şu paha biçilemez Fransız gazetesi Le Monde Diplomatique bu ay, “Komplo mu dediniz?” başlığı altında, gerçek olduğu ortaya çıkan pek çok yanıltma harekatı hikayesini acı acı irdeleyen yığınla makale yayınladı. Örneğin Mukden olayı: 1931 yılında Çin tarafından emperyal Japonya'ya düzenlendiği söylenen, ancak daha sonra Çin'e yönelik bir Japon saldırısı olduğu anlaşılan bu saldırı, Japonların Mançurya'yı işgal etmesine, Nanking katliamına ve benzerlerine yol açmıştı.

 

Buna ilave olarak, komünistler değil, Naziler tarafından başlatılmış olması muhtemel  olan 1933 Reichstag yangını; bombaların (yine) komünistler tarafından yerleştirildiği iddia edilen, İran'ın seçilmiş başbakanı Muhammed Musaddık'a yönelik başarılı – ve gerçek – CIA-MI5 komplosu; Kahire'de İsrail'in organize etmesiyle gerçekleşen ve Mısır milliyetçilerinin sorumlu tutulduğu, İngiltere ve ABD'ye ait binalara saldırıların düzenlendiği 1954 “Susannah Operasyonu”;  ve Amerika'nın tamamen hayali bir şekilde Kuzey Vietnamlıların bir ABD savaş gemisine saldırdığını iddia ettiği ve gerçek olarak Vietnam Savaşı'nın başlamasına sebep olan 1964 Tonkin olayı örnekleri de bulunuyor. İlginç bir şekilde, Latin Amerika gerçek ABD komplolarının daha da fazla kanıtını sunuyor: Guatemala, Brezilya, Şili, Arjantin, Nikaragua, Küba, adını siz koyun.

 

Fransız aylık gazetesi ayrıca, George W ve arkadaşlarının 11 Eylül'ü imal ettiğine – sanki Ortadoğu'da yaptığı her şeyi berbat eden bir ABD devlet başkanı, Dünya Ticaret Merkezi'ni yıkabilirmiş gibi – inananlar hakkında ve Arap dünyasında var olan, diktatörlerin ve ülkelerin korkunç olaylardaki kendi sorumluluklarından sıvışmalarına izin veren Batı komplolarına dair saplantı hakkında dürüst bir eleştiriye yer veriyor. 

 

Bu yüzden de, bir İsrailli kadın askerin, İsrail yanlısı politikaları desteklemeleri için onlara şantaj yapmak üzere Arap liderlerle yattığı yalanı – Mısır'da yayınlanan El Mısri El-Yevm gazetesinin daha sonra özür dilediği, fakat internette kalmaya devam eden yalan – tekrarlanıyor.

 

Araplara, Batılı güçlerin Arap dünyasında istikrarsızlık ve iç savaş meydana getirmek üzere 2011 Ortadoğu devrimlerini gerçekleştirmek için komplo kurduğu söyleniyor. Buna göre Amerikalılar, Esad karşıtı ayaklanmayı ve Mübarek karşıtı darbeyi planladı – bunlardan ilki İsrail'i en güçlü komşusundan kurtarmak, ikincisi ise Müslüman Kardeşler'i iktidara getirmek ve “Mısır'ın büyüklüğünü azaltmak” içindi. Darbenin galiplerinin – ordunun – vahşetini protesto eden Mısırlı aktivistler, davalarını ilerletmek için Batılı istihbarat teşkilatlarından para almakla suçlandı. Tümgeneral-Cumhurbaşkanı Sisi bile bu işe inanıyor. Cezayirliler halen, Fransız Deuxième Bureau'sunun (1940 yılından beri var olmayan bir kurum) bugün Cezayir'deki bütün siyasi hareketlerin arkasındaki kukla oynatıcı olduğuna inanıyor.

 

O halde sanırım, ben de bütün bu saçmalıklara “Bu ne zırva!” diye yanıt veren ortalama Independent okurlarına katılıyorum. Ama bekleyin bir dakika.

 

Birkaç gün önce Suriye'deyken pek çok kişiden, Esad rejimini savunmada kendi adamlarını kaybeden İranlıların, ekonomik destek söz konusu olduğunda ellerinin biraz sıkı olduğunu duydum. Şam'daki bir kaynak, onların Suriye ordusu için herhangi bir masrafa gitmek için emlak garantileri istediğini söyledi. Bu doğru mu bilmiyorum, ama BM'nin son derece etkisiz BM özel temsilcisi Staffan de Mistura'nın son tahminlerine bir bakalım. Mistura, İran'ın Suriye rejimine yıllık 4 milyar euro gibi bir harcama yaptığını söylüyor – buna,  İran askeri personelinin, Hizbullah'ın ve Suriye için savaşan Iraklı Şiilerin masrafları dahil değil.  “ABD Barış Enstitüsü”nden bir beyefendi ise bunun çok üstünde bir rakam vererek, meblağın 13 milyar euro olduğunu söyledi.

 

Ve bütün bu paralar, ekonomisi yaptırımlar nedeniyle mahvolmuş bir ülkeden mi geliyor? Bir kuş beyinli bile, eğer İran hala nükleer silah üretmek niyetindeyse – İsrail'in iddiası – ve müttefiklerine harcayacak bu kadar çok parası varsa, İsrail ve Sünni devletler için, El Nusra, IŞİD veya bölgedeki başka herhangi bir çatlak İslamcı gruptan çok daha büyük bir tehdit oluşturduğunu söyleyecektir. Ve işte bu yüzden Katarlılar bugün, El Kaide bağlantılı El Nusra katillerini “aklama” kampanyasına katılıyorlar. Komplo teorisi tabi.

 

Bir kez daha düşünün. Katar Dışişleri Bakanı Halid el-Attiye'nin geçen  ay Le Monde gazetesine verdiği bir röportajda sarf ettiği şu sözleri okuyun: “Biz kesinlikle, her türlü aşırıcılığa karşıyız. Fakat DAİŞ [IŞİD] hariç bütün [evet, “bütün”] bu gruplar [Esad] rejimini devirmek için savaşıyor. Ilımlılar, Nusra Cephesi'ne ‘biz sizinle çalışmayacağız' diyemezler. Duruma bakmanız ve gerçekçi olmanız gerekir.”

 

Bir başka deyişle, El-Nusra'nın yegane amacı Esad rejimini yıkmak, o halde o da “ılımlılarla” aynı tarafta ve aynı askeri desteği hak ediyor. Eğer “ılımlılar” El Nusra'ya “biz sizinle çalışmayacağız” diyemiyorsa, ABD bunu nasıl desin?  

 

Fransız hükümetine giden istihbarat raporları, IŞİD'e yönelik hava saldırılarının El Nusra'nın elindeki mevzilere zarar vermekten kaçındığnı bildirdi. IŞİD geçen ay – ağırlıklı olarak güpegündüz – binlerce kişiyle Palmira'ya saldırmaya geldiğinde, Suriye semalarında tek bir ABD uçağı görülmedi. Ve bütün bunlar, ABD pilotlarının IŞİD'e yönelik misyonlarının yüzde 75'ini tamamlamış olduğu sırada gerçekleşti – bombalar hala yerindeydi, zira hedef bulamamışlardı.

 

Suriye'deki “terörle savaş” hikayesinin etrafındaki ikaz lambalarını görmek için, komplo teorisyeni olmak bir yana, gazeteci olmanıza da gerek yok. Zira teröristlerden bazıları, yakında bizim teröristlerimiz olacaklar – aynı anda daha da korkunç teröristlerle ve Esad'ın teröristleriyle mücadele ettikleri sürece. İhtiyaç duydukları tek şey daha fazla para ve daha fazla silah. Ve bahse girerim ki, Amerika Birleşik Devletleri'nin lütfuyla bunu elde edecekler. Komplo kelimesini kullanmayın lütfen. 

 

 

 

Çev: Selim Sezer

 

 

www.medyasafak.net