Suriye’nin Kimyasal Silah Anlaşması İsrail’in Başına Bela Olabilir

Suriye’nin Kimyasal Silah Anlaşması İsrail’in Başına Bela Olabilir
Savaş bulutları dağılıyor gözüktüğü için Suriye biraz nefes alabildi -Moskova’nın bölgesel bir felaketi engelleyen hızlı kararı ve azmi sayesinde- ve İsrail yakında kendisini kötü bir durumda bulabilir, zira Rusya BM gözetiminde bölgesel bir kimyasal yasak talep ediyor.

Suriye'nin Kimyasal Silah Anlaşması İsrail'in Başına Bela Olabilir

 

Catherine Shakdam

 

Press TV

 

Savaş bulutları dağılıyor gözüktüğü için Suriye biraz nefes alabildi -Moskova'nın bölgesel bir felaketi engelleyen hızlı kararı ve azmi sayesinde- ve  İsrail yakında kendisini kötü bir durumda bulabilir, zira Rusya BM gözetiminde bölgesel bir kimyasal yasak talep ediyor.

 

Rusya daha önceden de Suriye'nin kimyasal silah envanteriyle İsrail'inkiler arasında bir bağlantı kurmuş ve Şam'ın İsrail'in silahlarına tepki olarak kimyasal silah edindiğini ve bunun da düşmana karşı yapılmış doğal ve meşru bir savunma mekanizması olduğunu söylemişti.

 

Vlademir Putin bizzat “Suriye'nin kimyasal silahları İsrail'in askeri kapasitesine karşılık olarak mevcuttur” demişti.

 

İsrail de Rusya'nın bu çağrısına “bölgedeki tüm ülkeler kendi varlığını tanıyıncaya dek istediği her araçla kendini savunma hakkına sahip olduğu” iddiasıyla cevap verdi.

 

Suriye'deki yegane meşru otorite olan Cumhurbaşkanı Beşar Esad'dan, halkını korumak ve Washington'un askeri bir çılgınlığı karşısında bölgeye kalkan olmak için silahlarını BM'ye teslim etmesi istenirken, İsrail ise uluslararası kuralların ve düzenlemelerin kendisini bağlamadığını, çünkü Arap ülkelerinin kendisini hala tanımadıklarını iddia ediyor.

 

İsrail 1993 yılında Kimyasal Silahlar Konvansiyonunu imzalamasına rağmen bunu hiç bir zaman yürürlüğe koymadı. Dahası, nükleer programı üzerinde bir belirsizlik politikası sürdürerek kendisini uluslararası müfettişlerin kontrolüne kapalı tuttu ve anlaşmayı bozan adımlar atmaktan da çekinmedi. BM ise hiçbir zaman buna meydan okumaya cesaret edebilmiş değil.

 

Uzmanların ve analistlerin de öngördüğü gibi, bundan şu fotoğraf açıkça ortaya çıkıyor. İsrail'in Suriye'ye dehaletindeki amacı, ülkenin askeri kapasitesini doğu Akdeniz'deki kendi gücüne tehdit oluşturmayacak ya da siyonistlerin ikici hedefi olan İran için kalkan olamayacak düzeye indirmekti.

 

İsrail bölgedeki ana müttefiklerinin ve ABD'nin desteğiyle, Doğu Akdeniz'de komşu ülkeleri işgal edip sömürgeleştirme ve köleleştirme özgürlüğü olan ve kendisine meydan okunulamayan bir süper güç olmaya çalışıyor.

 

Hangi mantıkla bakarsak bakalım, eğer İsrail komşularından gelecek saldırı korkusu iddiasıyla kimyasal silahlarını saklı tutmaya yasal hakkı olduğunu iddia edebiliyorsa, Suriye niçin kendi silahlarını yok etmeye zorlanmalı ki, üstelik sivilleri kendisinin zehirlediğine dair geçerli bir kanıt sunulmamışken?

 

Yoğun propagandaya rağmen Washington Suriye karşısındaki kimyasal silah dosyasını tamamlayabilmiş, İsrail'in iddialarından başka güvenli bir kanıt bulabilmiş değil.  Bu da Pentagon'un Suriye'yi aldatma ve yalanlarla zayıflatarak sadece İsrail'in gündemine hizmet etmeyi hedeflediğinin bir başka delili.

 

İsrail'in Kimyasal Silahları

 

İsrail hiçbir zaman açıkça kimyasal silahlarının varlığını kabul etmemişse de CIA'nin 1983 yılına ait gizli bilgileri İsrail'in hızlı bir şekilde “savunma ve saldırı alanlarında kimyasal savaş hazırlıkları programını yürütme kararı aldığını” gösteriyor.

 

Bir raporda şöyle deniyor: “1982'nin sonlarında İsrail'in Negev Çölü'ndeki hassas Dimona Depo Bölgesinde muhtemel bir kimyasal silah sinir gazı üretimi tesisi teşhis edildi. Diğer kimyasal silah üretiminin de gelişmiş bir İsrail kimyevi sanayii bünyesinde yapıldığına inanılıyor.”

 

1992 yılında Tel Aviv'e giderken düşen El-Al 1862 numaralı yolcu uçağında sarin sinir gazı üretiminde kullanılan 190 litre dimethyl metthylphosphonate bulunması İsrail'in gizlice büyük bir kimyasal cephanelik yığıp geliştirdine kanıt oldu.

1993 yılında ABD Kongresinin Teknoloji Ofisi İsrail'i deklare edilmemiş kimyasal silah kapasitesine sahip bir güç olarak kaydetti.

 

ABD'nin kimyasal ve biyolojik savunmasından sorumlu savunma bakanı yardımcısı Bll Richardson 1998 yılında “İsrail'in kimyasal ve biyolojik saldırı araçları üzerinde uzun bir süredir çalıştığından hiç şüphem yok. Yıllardır bu malzemeye sahip olduklarına hiç şüphe yok” diye yazmıştı.

 

ABD, nükleer programının sivil kullanımla sınırlı olmayacağı iddiasıyla İran üzerine yürürken Arap ülkeleri de İsrail'in bu kimyasal yarışına göz yummayı birden zor bulmaya başlayabilirler, özellikle de hepsi İsrail'in nükleer silaha sahip olduğundan şüphelenirken.

 

İsrail rejimi nükleer silah sahibi olup olmadığı konusunda kasti bir belirsizlik politikası yürütüyor ve “Ortadoğu'daki ilk nükleer silah üretecek ülke olmayacağını” söylemekle yetiniyor.

Dahası, eski Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Başkanı Muhammed el-Baradey'in de uzun zamandan beri İsrail'in nükleer silah sahibi olduğuna inanmasıdır.

 

Suriyeli yetkililer BM'in kimyasal silahların yasaklanması hakkındaki argümanlarında denge olması için İsrail'den de kimyasal silahlarını teslim etmesinin istenmesini talep ettiler.

 

Konu hakkında konuşan Suriye'nin BM Elçisi Beşar Caferi “Suriye'deki kimyasal silahlar sadece İsrail'in nükleer silahları karşısında caydırıcı güç olmaktan ibaret... Bu caydırıcı bir silah ve artık Suriye hükümeti için Kimyasal Silah Sözleşmesine katılarak tüm kitle imha silahlarına karşı olma irademizi gösteren bir jestte bulunma zamanı geldi” dedi ve ekledi “Kitle imha silahının en önemli tehlikesi İsrail'in nükleer silahlarıdır... fakat kimse bunun hakkında konuşmuyor.”

 

ABD İsrail ile Suriye arasında paralellik kurulması çabalarına karşı uyarıda bulunarak hemen İsrail'in yardımına koştu bile.

 

Amerikan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jennifer Psaki “ABD'nin Suriye'yi İsrail ile karşılaştırma çabalarını hiçbir şekilde kabul etmeyeceği” şeklinde açıklama yaptı.

 

Çev: Ozan Kemal Sarıalioğlu

 

medyasafak.com